4 Mart 2013 Pazartesi

Sayı 12



Diyarbakır' daydık


Önemli Kuş Alanları
Eğitim Programı Günlüğü


1-4 Ekim 2002 tarihleri arasında, Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneği, Diyarbakır Çevre Gönüllüleri Derneği (ÇevGön) ve Dicle Üniversitesi tarafından, Diyarbakır'da Dicle Üniversitesi'nde düzenlenen "Önemli Kuş Alanları" (ÖKA) konulu eğitim programında, Türkiye'nin çeşitli yerlerinden gelen kuş gözlem topluluklarının temsilcileriyle buluştuk. Uluslararası ölçütlerle tanımlanan önemli kuş alanlarının belirlenmesi ve korunması için gerekli altyapının hazırlanması amacına yönelik programa Adana, Aliağa, Ankara, Antalya, Azerbaycan, Birecik, Bursa, Çorum, Diyarbakır, Ekvator, İstanbul, İzmir, Hollanda, Kayseri, Kıbrıs ve Samsun'dan 64 kuş gözlemcisi katıldı.

Program, 1 Ekim Salı sabahı, kuşçuların kucaklaşmalarından sonra DHKD'den Bahtiyar'ın kısaca akışı anlatmasıyla başladı. Bilmiyorum, hiç "Kuşistan"a gideniniz oldu mu? Sağolsun, Güven'le biz oralara masalsı bir yolculuk yapıp kuşlarımızın yaşadığı diyarları korumak için gerekli ÖKA kriterlerini belirledik. Ardından, aramızda küçük bir bilgi yarışması düzenledik ve öğretilenleri ne kadar kavradığımızı ölçmeye çalıştık. Kendimizi o kadar kaptırdık ki bir yandan ter döktük, bir yandan da inanılmaz keyif aldık. İkinci gün toplulukların kendi böıgelerindeki ÖKA'lara ilişkin sunuşlarıyla başladı. Bunu, Güneşin "Apla"mızın doğa koruma statülerine, kurum ve mevzuatlara ilişkin verdiği kapsamlı bilgiler izledi. Öğleden sonra, ertesi günkü arazi çalışmasına hazırlık yaptık. Doç.Dr. Ahmet Kılıç'ın Devegeçidi Barajı'nı bizlere fotoğraflarla tanıtmasından sonra gruplara ayrıldık ve kimlerle neyi nasıl yapacağımızı planladık.

Perşembe sabahı Dicle Üniversitesi'nin servis otobüsüyle Eğil ilçesine doğru yola çıktık. Beş grup, "ÖKA İzleme Formunu" doldurmak üzere belirli alanlara dağıldı. Diğer beş grupsa, benzer bir çalışmayı Eğil ilçe merkezinde gerçekleştirdi. Kendilerine tanınan süre sonunda gruplar yeniden bir araya geldi ve hep birlikte Devegeçidi Barajı'na gidildi. Dileğimiz her şeyden önce burada alaca yalıçapkını görmekti. En azından bir bölümümüzün bu dileği gerçekleşti. Ayrıca şahinleri, ak ve kızıl kumkuşlarını, saz ve bozkır delicelerini ve daha başka su kuşlarını uzun uzun gözleme olanağı bulduk. Günün sonunda, kaldığımız otele dönüp genel bir değerlendirme yaptık. Akşamsa Diyarbakır Sanat Merkezi'nde, "Kuşlar: Kanatlı Uygarlık" filminin çekim aşamalarını izledik.

4 Ekim Cuma sabahı yine Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Konferans Salonu'ndaydık. Ortaç ve Güneşin bizlere alan savunma konusunda değişik örnekler gösterdi. Recep (Karakaş) Hocamız ise bize Karacadağ'ın kuşlarını tanıttı. Sonra yeniden gruplara ayrılarak "alan savunmaca" oynadık: ÖKA'larımızın korunması için ilgili yerlere dilekçeler yazdık, kamuoyu oluşturduk, davalar açtık. Tabii ki çok eğlendik. Program sona yaklaşırken Soner'in nefis slaytlarını, nefis bir müzik eşliğinde seyrettik. Kapanış konuşmaları sırasındaysa çok duygulandık.

Akşam üniversiteden otele dönerken otobüsümüzdeki şamatayı görmeliydiniz. Aynı halimiz akşam Gazi Köşkü'ndeki Diyarbakır Gecesi'nde de sürdü; hep birlikte türküler söyledik, halaylar çektik, çiğköfte yedik. Eğitim programımız bitmişti ama hala bir aradaydık. Cumartesi sabahı erkenden yola çıkıp Hasankeyf'e gittik. Hem eski kentin eşsiz güzelliklerini doyasıya tattık, hem de gözlem yaptık. Burada da alaca yalıçapkınından başka küçük kerkenez, kaya sıvacıkuşu ve büyük kaya sıvacıkuşu gördük. Midyat'ta Deyrul Umur (Mor Gabriel) Manastırı'nı ziyaret ettik. Mardin sokaklarının esrarengiz atmosferinde gezintiler yaptık. Diyarbakır'a döndüğümüzde yorulmuştuk ama gün bitmemişti; Dicle Üniversitesi Rektörlüğü'nün bizim için verdiği akşam yemeği için Havuzbaşı'ndaydık. Rektörlüğümüzün etkinliklerin başından beri gösterdiği sıcak ilgi nedeniyle kısa sürede samimi bir ortam oluştu; biz de kendi müziğimiz eşliğinde "ateş dansına" başladık. Sertifikalarımızı kahkahalar arasında aldık.

6 Ekim Pazar, artık uzun yola gitmek zorunda kalanlarımız için ne yazık ki Diyarbakır'daki programın son günüydü. O gün Diyarbakır'ın Sanat Sokağı'nda stant kurduk. Meraklılara hem bu neşeli topluluğun kimler olduğunu hem de kuşları ve kuş gözlemciliğini anlattık. Büyük ilgi topladık. Gün boyunca biz Diyarbakırlılar, konuklarımızı buruk duygular içinde birer ikişer uğurladık. Etkin bir bilgi alışverişi içinde, birbirimizle kaynaşarak, üreterek geçirdiğimiz harika bir çalışmanın ardından gönüllerimizin daha sıkı kenetlendiğini hissederek ayrıldık birbirimizden. Bir dahaki buluşmamıza dek. Sloganımız, Tansu'nun dediği gibi, "bilmek ve sevmek!" Daha çok bildikçe, daha çok öğrendikçe, doğaya olan sevgimiz daha bir artıyor!

Selin Müjde,
Dicle Kuş



A3 Kriteri:


Tek bir biyoma bağımlı türler


Anca beraber, kanca beraber!
Zaman hızla geçip gidiyor ve Diyarbakır'da ÖKA kriterlerinin tümünü hızla konuştuktan sonra Kuşçu Bülteni'nde kaldığımız yerden devam ediyoruz. Amacımız Diyarbakır'da konuştuklarımızı pekiştirmek, daha ayrıntılı örnekler verebilmek ve Diyarbakır'a gelemeyenler için bir kaynak oluşturmak. Bundan önceki Kuşçu Bültenleri'nde nesli tehlike altında ve dar yayılışlı türler için Önemli Kuş Alanları'nın nasıl tanımlandığını açıklamış, bu iki gruptan birine giren türler için alan korumanın ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştık. Bu sayıdaysa tek bir biyoma bağlı türleri ele alacağız.

Henüz nesli tehlike altında olmasa, ya da dar bir dünya yayılışı bulunmasa bile, bazı kuş türlerinin dağılışlarının bir kıtada bulunan ya da kıtalar arasında uzanan doğal yaşam birliklerine (biyomlara) bağlı olduğunu gözlüyoruz. Bu türler genellikle kendileriyle benzer ekolojik gereksinimleri olan birçok başka canlıyla birlikte yaşar ve dağılış alanlarını oluştururken biyomdaşlarıyla birlikte sanki "anca beraber, kanca beraber!" felsefesini uygular. Binlerce yıla malolmuş ekolojik değişimin bugünkü evresini oluşturan bu birliktelik ve uyum, ancak tüm doğal koşullar var olduğu sürece devam edebilir. Türlerin yaşam alanına yapılan bir müdahale, bu türlerin büyük kısmının aynı anda yok olmasına neden olur. İşte bu nedenlerle, bu türler için alan koruma en temel doğa koruma yöntemleri arasında yer alır. ÖKA kriterleri tek bir biyoma bagımlı türleri ayrı bir kriter (A3 Kriteri) altında ele alır.

                                                                                                          

Avrupa'da en son yayımlanan ÖKA kitabına göre Türkiye'de iki biyom bulunsa da (Heath ve Evans 2000), son yapılan çalışmalar Türkiye'de 5 farklı biyomun bulunduğunu ortaya koyuyor (Fishpool ve Evans 2001; Eken baskıda; Evans hazırlanıyor). Ancak bu çalışmaların sonuçları ÖKA kriterleri açısından daha resmileşmiş değil Yine de bütüncül bir çerçeve vermek amacıyla burada bu 5 biyomu birden ele alacağız. Doğudan batıya doğru Türkiye'deki biyomların sıralanışı şöyle:

- İran-Turan bozkır biyomu (yer yer Avrupa-Asya bozkır biyomundan parçalar taşıyor)
- Yüksek dağ (Alpin) biyomu
- Ilıman kuşak orman biyomu
- Sahra-Ön Asya yarı çöl biyomu
- Akdeniz biyomu

Burada dört biyomun dağılış haritasını sunuyoruz. Dağılış haritası verilmeyen yüksek dag (alpin) biyomuysa Türkiye'nin hemen hemen tüm bölgelerinde, yaklaşık 2000 metrenin üzerinde (batıda daha alçak, doguda daha yüksek irtifalarda olmak üzere) yayılır. Şimdilik yalnızca dünya (A) ölçeğinde uygulanan bu kriterin uygulaması oldukça zor ve karmaşıktır. Özellikle de çok sayıda biyomun ve bunların geçiş bölgelerinin bulunduğu Türkiye'de. Bu yüzden aday alanları özenle değerlendirmek gerekir. Bu kritere dayanarak ÖKA tanımlamak için aşağıdaki parametrelerin kullanılması önerilmektedir:

1. Türlerin dağılışına yönelik parametreler:
- Bir biyoma bağımlı türün çok yüksek yoğunlukta bulunduğu alanlar (çekirdek popülasyonlar)
- Bir biyoma bağımlı türün kopuk popülasyonlarını birbirine bağlayan alanlar (bağlantı koridorları)
- Bir biyoma bağımlı türün uç ve izole olmuş popülasyonlarını barındıran alanlar (marjinal popülasyonlar)

Yukarıdaki üç parametreyi uygularken unutulmaması gereken en temel nokta, seçilen alanın doğal bitki örtüsünün söz konusu biyomu temsil etmesi gerektiğidir.

2. Yaşam birliklerinin kompozisyonuna yönelik parametreler:
- Doğal olarak izole olmuş biyoma bağımlı birlikleri barındıran alanlar (Alpin biyom için geçerli değil)
- Biyoma bağımlı türlerin benzersiz bir kompozisyon oluşturduğu alanlar
- Biyoma bağlı tür çeşitliliğinin çok yüksek olduğu alanlar
- Birden fazla biyoma bağlı yaşam birliğinin bir arada bulundugu alanlar (Alpin biyom için geçerli değil)

Her ne kadar A3 kriterini uygulamak özel ilgi duymadığında bir kuş gözlemcisinin sahip olması gereken bir beceri değilse de, Türkiye'nin biyomlarını ve dağılış şekillerini bilmek çok daha bilinçli bir kuş gözlemcisi olmamızı ve kayıtlarımızı daha sağlıklı değerlendirmemizi sağlayacaktır. Örneğin, "Neden çöl toygarı yanlızca Güneydoğu'da var?", "Maskeli ötleğenin Konya'da görülmüş olma ihtimali düşük mü, yüksek mi?", "Akdeniz'de de çok güzel ormanlar varken neden kara ağaçkakan yalnızca Karadeniz'de görülüyor?", "Büyük cılıbıt neden yalnızca Orta Anadolu'da var da başka yerde yok?" soruları, her kuş gözlemcisinin sıklıkla aklına gelebilir. Bu sorulara yanıt arayan bir kuş gözlemcisinin, Türkiye'nin her yerini karış karış gezip bütün kuş kayıtlarını ezbere bilmesi gerekmiyor elbette. Ancak bir gözlemcinin bulunduğu yerin biyocoğrafik özellikleri hakkında net bir bilgi sahibi olması, aklına takılan sorular hakkında daha sağlıklı yorum yapmasını sağlayacaktır. Bu çok basit ve temel biyocoğrafik bilgiler, yapılan gözlemin kalitesini artıracağı gibi, kuş gözlem eyleminin heyecanını da artıracaktır. Gözlem yapan kişinin, bulunduğu doğal ortamı daha iyi hissetmesini ve kuşları tek başına bir canlı olarak değil, ait oldukları dünya ile birlikte fark etmesini sağlayacaktır. İşte bu nedenlerle, önümüzdeki Kuşçu Bülteni'nde A3 kriterine devam edeceğiz ve Türkiye'deki her bir biyomun özelliklerini ve bu biyomlara özgü kuş türlerini tartışacağız.

Kaynakça
· Eken, G. (baskıda) Applying a unified set of ecological criteria to identify important biodiversity areas: A pilot study in Turkey, BirdLife International Technical Report, Wageningen: BirdLife InternatioaL
· Evans. M.I. (hazırlanıyor) Important Bird Areas in the Middle East II, Cambridge: BirdLife International.
· Fishpool, L.D.C. ve Evans, M.I. (eds.) (2001) Important Bird Areas in Africa and Associated Islands: priority sites for conservation, Cambridge: BirdLife International.
· Heath, M.F. ve Evans, M.I. (2000) Important Bird Areas in Europe. Priorities for Conservation, BirdLife Conservation Series 8, Cambridge: BirdLife International.

Güven Eken,
BirdLife International


Toygardan Kayıtlar
(Nisan - Ağustos 2002)
Barbaros Demirci


Herkese yeniden merhaba,
Uzun bir ayrılık döneminden sonra yine birlikteyiz. Şimdiye dek, çeşitli kaynaklardan alınan kuş kayıtlarını toplu olarak herkesin bilgisine sunmayı amaçlayan bu köşe bundan böyle esas görevini gerçekleştirmenin yanı sıra bazı fazladan bilgiler de verecek. Bununla amaçlanan, bilgi dağarcığımızı olabildiğince geliştirmek.

Marmara
İlkbaharın gelmesiyle birlikte kuzeybatımızda hareketlenmeler arttı: 8 Nisan'da Yalova Akköy'de 5 sarıbacaklı kumkuşu (Calidris teminckii) [Cemil G], 14 Nisan'da Sarıyer'de 1 büyük orman kartalı (Aquila clanga) [Zeynel A.] ve 5 Mayıs'ta Çanakkale Assos'ta az karşılaşılan bir ötleğen, "bıyıklı" (Sylvia cantillans) [Kazım Ç] görüldü. Mayıs ayının son günlerindeyse başka değerli kayıtlar vardı: 26 Mayıs'ta Erenköy'de 200 ala sığırcık (Sturnus roseus) [Murat Boz.], Heybeliada'da 14 küçük sinekkapan (Ficedula parva) [Ümit Y] ve Edirne Kutlutaş Deresi'nde 1 tepeli guguk (Clamator glandarius) [Ü.Nusret B.]. 16 Haziran'da bilinen tek üreme alanı olan Uluabat Gölü'nde 1 kara sumru (Chlidonias niger) [ULUKUŞ], 22 Haziran'da Uludağ'ın üreyen devlerinden 1 kızıl akbaba (Gyps fulvus) [Ayhan Ö] kaydedildi. Yazın son günlerinde dikkati çeken kayıtlar arasında 18 Agustos'ta Gelibolu'dan gelen 1 peçeli baykuş (Tyto alba) [Berkay D], 22 Ağustos'ta Çatalca'dan gelen 2 bozkır delicesi (Circus macrourus) [Metehan Ö] ve 29-31 Ağustos'ta Assos'tan gelen 60 boz yelkovan (Calonectris diomedea), 2 ada martısı (Larus audouinii) ve 3 boz kirazkuşu (Emberiza cinerecea) [Kerem B] kayıtları vardı.

Ege
Bahar mevsimine daha erken giren bu bölgemizden gelen kayıtlar her zaman olduğu gibi takdire değer. 13 Nisan'da Çiğli'den 21 mahmuzlu kızkuşu (Hoplopterus spinosus) [Okan B] ve Gediz'den 1 bıyıklı doğan (Falco biarmicus) [EGEKUŞ] kayıtları geldi. 14 Mayısta Akdağ yakınlarında iki dev çıktı karşımıza: 1 kızıl akbaba (Gyps fulvus) ve 1 akkuyruklu kartal (Haliaetus albicilla). Özellikle kış aylarında onlarca kartalı tuttugu günler geçmişte kalsa da, kışın bu alanı ziyaret etmenin vereceği zevki kimse küçümseyemez. Hak ettiği ilgiyi PAKDOS sayesinde yavaş da olsa bulan Acıgöl'den gelen kayıtlara lütfen dikkat edin: 16 Haziran'da 120 akdeniz martısı (Larus melanocephalus), 4346 flamingo (Phoenicopterus ruber), 11 kara leylek (Ciconia nigra) ve 1 tepeli pelikan (Pelecanus cristatus) [Derya K]. Adı son geçen türün bölgede önceki aylarda da kaydedildiği düşünülürse akla üremesiyle ilgili fikirler gelebilir. Ancak sorulması gereken, alanın türü besleyip koruyacak bir yapıya sahip olup olmadığı ki, böyle bir soruya en iyi yanıtı 'kuyuya taşı atan' Derya Kahraman verebilir! 30 Haziran'da Karaburun'da kayda geçen 3 kızıl kirazkuşunu (Emberiza caesia) ne acı ki ancak şanslı güneyliler [Handan B] görebildi. Tatili bahane edip gökyüzünü tarayanlar da fırsatları değerlendirebildi: Ayvalık ve Gökova'dan l'er boz yelkovan (Calonectris diomedea) [Zeren G& Luca S.] kayıtları geldi. 30 Temmuz'da Ayvalık Tuzlası'nda 4 kara sumru (Chlidonias niger), 11 Ağustos'ta Büyük Menderes Deltası'nda 5 mahmuzlu kızkuşu (Hoplopterus spinosus) görülürken [Luca S.], 4 Ağustos'ta 78 tepeli pelikan (Pelecanus cristatus) ve ters olarak avlanan 1 hazar sumrusu (Sterna caspia) Gediz sakinlerini mutlu etti.

Akdeniz
Büyük potansiyeline karşın nedense bu bölgemizden fazla ses çıkmıyor son aylarda. Umalım ki bölge sakinleri yaz mahmurluklarını üstlerinden atarlar. Alanın pek bilinmeyen taraflarından; Toroslar'dan (Avgadi Yaylası-Mersin) 3 tahtalı (Columba palumbus) ve 1 kuzgun (Corvus corax) kaydı geçildi [Önder C]. Göksu Deltası'ndan 3 Haziran'da gelen 1 ada doğanı (Falco elenorae) ile 7 ada martısı (Larus audouinii) ve Demirkazık'tan 2 Haziran'da gelen 1 uludoğan (Falco cherrug) [Stig H.] kayıtları önemli olsa da, dönemin en renkli kaydı 17 Temmuz'da Olimpos'tan geldi: 1 sakallı akbaba (Gypaetus barbatus) [Gamze G].

Karadeniz
Batı'dan başlayacak olursak açılışı Gerede'de 4 Mayıs'ta görülmüş 10 dağ incirkuşu (Anthus spinoletta) [M. Serhan O] ile yapmamız gerekiyor. 6 Temmuz'da Abant'ın gece bekçilerinden 3 alaca baykuş (Strix aluco) [Can B] ve 13 Temmuz'da Karabük Çöplüğü geri dönüşümcülerinden 3 küçük akbaba (Neophron percnopterus) [Franzi A] bölgenin batısından gelen son bilgiler. Samsun Kızılırmak Deltası'nda konferans katılımcıları 21 Nisan' da 1 benekli sutavuğu (Porzana porzana) gördüler. Aynı zamanlarda Doğu'ya doğru ilerleyince karşımıza bir nadir gözlenen kuşlar listesi çıktı: 3- 6 Haziran'da Rize Sivrikaya'da 10 huş tavuğu (Tetrao mlokosiewiczi) ve 4 kafkas çıvgını (Phylloscopus sindianus) [Ian R]. 10-20 Ağustos tarihleri arasında Doğu Karadeniz Dağları'nda yapılan kampta gözlemlenen türler: 1 sakallı akbaba (Gypaetus barbatus) [Süleyman E.], 1 bıyıklı doğan (Falco biarmicus), 1 urkeklik (Tetragallus caspius), 1 sürmeli dağbülbülü (Prunella ocularis), 2 yeşil söğütbülbülü (Phylloscopus trochiloides) ve 2 alamecek (Rhodopechys sanguinea).

Doğu Anadolu
Sanırım bu beş aylık zaman biriminin koruma adına en önemli çalışmaları bu bölgede yapıldı. Adının açıklanmasını istemeyen korunmaya muhtaç bir türden tam 200'ü adı önemsiz bir yerde görüldü. Bu kaydın yankıları sürerken göç zamanı Doğu Anadolu'yu yırtıcılar bir otoyol rahatlığıyla kullanıyordu: 1500 arı şahini (Pernis apivorus) ve 1 kara akbaba (Aegypius monachus) [Soner B]. Son tür ülkemizde yerleşik olmakla birlikte, ülkemiz bu türün kış süresince Arabistan'da konaklayan bireyleri için de bir üreme ve göç durağı olabiliyor. Görülen 100-150 çayır delicesinin (Circus pygargus) Muş Ovası'nda göç enerjisi depoladığını ve geçen 1 bozkır kartalını (Aquila nipalensis) selamladığını düşünebiliriz [Önder C]. 13-22 Temmuz arası Erzincan çevresinde 3 küçük akbaba (Neophron percnopterus), 12 kara çaylak (Milvus migrans), 4 yılan kartalı (Circaetus gallicus), 6 kaya kartalı (Aquila chrysaetos), 6 küçük kartal (Hieraeetus pennatus) ve 6 delice doğan (Falco subbuteo) görüldü. Refahiye orman sınırı yakınlarındaysa 2 çift çayır taşkuşu (saxicola rubicola) bulundu. Bu bölge, tür için ülkemizin bilinen en batı üreme noktalarından birisidir. 

Güneydoğu Anadolu 
Aslında bu alandan her yıl yüzlerce turist kuşçu geçiyor ve bir o kadar da kayıt yağıyor. Ancak Bölgemizden gelecek kayıtların önemi kayıt sahiplerinin Türkiye'de yaşıyor olmasına bağlıdır. Bundan dolayı da bu bölümde vatandaşlarımıza öncelik vermeyi düşünüyorum.

Turistler yalnızca çizgi dışı kayıtlarla kendilerine yer bulabilecekler. Alanı atlas projesiyle karış karış gezen şanslı arkadaşlarımız bu ayrıcalıktan hemen yararlanmaya başladılar bile. Kayıtlar şöyle:  Mayıs ayında 2 büyük kızkuşu (Hoplopterus indicus) [Cizre], 1 kızılca kuyrukkakan (Oenanthe xanthoprymma) [Uludere], 10+ yeşil arıkuşu (Merops superciliosus) [Türkiye-Suriye-Irak Sınırı], 1 tavşancıl (Hieraaetus fasciatus) ve 5'den fazla kızıl akbaba (Gyps fulvus) çiftini barındıran bir koloni [Güçlükonak/Şırnak] [Atlas ekibi]. 29 Haziran'daysa bölgenin umudu çocuklarımızın kulübü Birecik Barajı/Çocuk Kulübü soyu azalan kuşlarımızdan küçük karabatak (Phalacrocorax pygmeus) türünden 5, boz kirazkuşundan (Emberiza cineracea) tam 3 tane kaydederek büyük bir başarıya imza attılar. Umarız onlardan nice ilginç kayıt alabiliriz. Bu bölümü bölgede ürediği fazla bilinmeyen bir türle kapatıyoruz: 4 Haziran Durnalık, 1 benekli sinekkapan (Muscicapa striata).

İç Anadolu
Türkiye'nin ortasındaki, inanılmaz çeşitliliğe sahip bu alandan yine baş döndürücü kayıtlar var. Bir kısmını alamadığımız kayıtlara mı yanalım yoksa aldıklarımızdan uzun uzadıya bahsedemediğimizemi? Neyse lafı uzatmayalım ve Kulu Gölü'yle başlayalım: 6 Nisan'da 1 sürmeli kervançulluğu (Numenius phaeopus) ve sarıbaşlı kuyruksallayan (Motacilla citrinella) kaydedildi [Bilkent okul gezisi]. 7 Nisan'da ODTÜ Kampüsü'nde 1 genç şah kartal (Aquila heliaca) ve 1 kara iskete (Serinus pusillus) [Halkalama Ekibi]; Mogan'da 13 Nisan'da 5 kızıl boyunlu batağan (Podiceps grisegena) [ANKA], 20 Nisan'da Kozanlı Gölü'nde 2 balık kartalı (Pandion haliaetus) [Metehan Ö], 22 Nisan'da Pazar Ormanları'nda 1 erişkin şah kartal (Aquila heliaca) [Barbaros D] ve Nallıhan'da 1 genç akkuyruklu kartal (Haliaetus albicilla) [Berna C] görüldü. Aynı tarihte Eymir Gölü'ndeyse 1 benekli sutavuğu (Porzana porzana) kaydedildi [Burcu T]. Haziran başında Eskişehir yakınlarında, yolda görünen adı lazım olmayan bir türün 1 bireyi, hala bu zorlu şartlarda yaşam savaşı veriyordu. Yine nesli azalan bir başka kuşsa 15 Haziran'da 2 bireyi ile bize varlığını haykırdı [İnözü Vadisi & Zeren G]. Tüm bunların yanı sıra Niğde Bor'a 7 km kala kaydedilen tam 37 büyük cılıbıt (Charadrius leshenaultii) [Stig H] aynı bölgede bulunan maksimum 50 tepeli pelikan (Pelecanus cristatus) ılık bir tebessüm gibiydi. Ancak tüm bunları kaydeden İsveçli kuş gözlemcisi çok hoş bir kayda daha imzasını attı. Bu bomba için lütfen En İyi 7 sıralamamıza bir göz atın. Bu ayki maceramızı bitirmeden son iki güzel kaydı da sunalım: 2-4 Temmuz'da Sultan Sazlığı'ndan 296 küçük akbalıkçıl (Egretta garzetta) [Zeren G] ve 18 Ağustos'ta Mogan Gölü'nden 1 mahmuzlu kızkuşu (Hoplepterus spinosus) [Gökhan G].

Ek Bilgiler


İşte size başta sözünü ettiğim yeni bölüm. Bundan böyle bu köşemizde, genelde karıştırılma olasılığı yüksek olan türleri birbirlerinden ayırmakta kullanılacak ipuçları verilecek. Bu ayki konuklarımız çok tanıdık: çıvgın (Phylloscopus collybita) ve söğütbülbülü (Phylloscopus trochilus). Her ilkbahar ve sonbaharda karşımıza çıkan sevimli fakat baş ağrıtıcı bu yaratıklar, sürüler halinde geçiş yaparken, kafamızda da sürüler halinde soru işareti bırakır. Birbirlerine çok benzedikleri yetmiyormuş gibi bir de değişik renk varyasyonları göstermeleri, çağrılarının benzer yapıda olması ve sürekli hareket halinde oluşları şüphesiz bu kuşları zor ayırt edilebilir türler kategorisine sokar. Deneyimli kuşçuların bile bu türe ait bireylerle karşılaşınca şaşalaması çok doğal. Demek oluyor ki bu bölümümüz oldukça işe yarayabilir. Aşağıda sıralayacağım ipuçlarını kullanarak araziden alacağınız zevkin artmasını sağlayabilirsiniz.

· Zamanlama
Çıvgın ve söğütbülbülleri ülkemizden farklı dönemlerde geçer. Çıvgınlar ilkbaharda daha erken (Mart'tan başlayarak) ve sonbaharda daha geç geçerken (Ankara için Eylül ortasından başlayarak), söğütbülbülü daha geç gelir, daha erken gider. Çıvgın ülkemizde üreyen hatta yerel bir tür iken söğütbülbülü yalnızca göç zamanı gözlenir. Aklımızda kalması için çıvgının bizden biri, söğütbülbülü'nün ise turist hatta nankör olduğunu hayal edebiliriz.

· Bacak rengi
Kaynak kitapıara göre ayırt etmenin en kolay yoludur. Söğütbülbülü'nde sarı, selefinde ise koyu renkli bacaklar olduğu düşünülür. Ancak bu ipucunu yalnızca gruplara uygulamanızı tavsiye ederim. Bir ağaçtaki 3 kuşun da bacak rengi koyuysa çıvgın olduklarını söyleyebilirsiniz çünkü bacak renginde de varyasyon olabilir.

· Ötüş
İki türün çağrısı da birbirine benzer ancak deneyimli kulaklar çıvgının çağrısının daha kısa kesilmiş olduğunu fark eder. Ötüş olaraksa çıvgının karakteristik iniş çıkışlı 'cif cuf ' ya da 'zip zap' sesleri oldukça işe yarayan bir araçtır.

· Kanat boyu
Kitaplarda fazla üstünde durulmasa da bu iki türü ayırmada kullanılacak en sağlam araç belki de kanat / kuyruk uzunluğunun oranıdır. Dikkatle incelenebilecek hareketsiz bir çıvgın ve söğütbülbülü çiftimiz olursa, söğütbülbülünde daha uzun kanatların bulunduğunu görebiliriz. Burdan yola çıkarak söylenecek çok şey daha var ama ortalama bir dürbün ve Phylloscopus çiftiyle bunları yapabilmek pek kolay değildir. 

Barbaros Demirci

İlk 7


1. 1 kızıl denizdüdükçünü (Phalaropus fulicarius), 1 Haziran Kulu Gölü, Stig Holmstedt. Üreme formunda bir dişi 30 dakika boyunca izleniyor. Ülkemizdeki ilk ve tek kaydı 1870'te İstanbul'dan. Tamı tamına 132 kere maşallah! Bu türe Umman'da ve Kıbrıs'ta rastlanılması aslında 3. kaydın imkansız olmadığını gösteriyor.


2. 250+ adsız kuş Nisan Mayıs arasında Doğu Anadolu'da kaydedildi. Herkes zaten ekibin kimlerden oluştuğunu çoktan ezberledi.

3. <50 tepeli pelikan (Pelecanus cristatus), 1 Haziran, Niğde Bor yakınları, Stig Holmstedt. Genelde aynı adların ardarda gelmemesine dikkat ederim ama bu kayıt da çok önemli; zira bir zamanlar Hotamış'ta ve bazı büyük sulakalanlarda rastlanan tür artık Orta Anadolu'dan neredeyse tamamen çekildi. Bu kaydı görünce insan ister istemez soruyor: " İç Anadolu'da üredikleri bir yer var da biz mi bilmiyoruz?"

4. 1 kara akbaba (Aegypius monachus), Nisan ayı, Erciş, Zeren Gürkan, Önder Cırık. Genelde göç denince akla gelmeyen bir tür. Gençler kışlamak için güneye inebiliyor.

5. 20+ yeşil arıkuşu (Merops superciliosus), Mayıs, Türkiye-Suriye-Irak Sınırı, Atlas Ekibi Barajların yaşamalanlarını kısıtladığı bir ortamda yaşam savaşı veriyorlar.

6. 60 boz yelkovan (Colonectris diomedea), 29-31 Ağustos, Assos, Kerem Ali Boyla. Böyle kayıtlar da olmasa ülkemizin bir yarımada olduğunu unutacağız galiba. Denize baktıkça böyle
kayıtlar daha da çoğalacak.

7. 1 sakallı akbaba (Gypaetus barbatus), 17 Temmuz, Olimpos, Gamze Gülez, Süreyya İsfendiyaroğlu, Fazla görülmeyen bir tür ve alışılmadık bir alan. Akıllarda kalıcı bir veri.

Önemli Kuş Bahçeleri



Bugüne kadar Türkiye'de belirlenmiş birçok ÖKA ve keşfedilmeyi bekleyen niceleri var. Peki ya önemli kuş bahçelerinin sayısı kaç? Önemli kuş bahçesi de nereden çıktı diyeceksiniz. Örneğin, ailemizin oturduğu evin arka bahçesi. Uzun yıllardır oturduğumuz bu apartman dairesi Rize'nin Feneryolu Mahallesi'nde. Apartmanın arka tarafında Çaykur'a ait oldukça büyük bir arazi var. İlk ve ortaokul yıllarında fanatik bir kuş meraklısıyken ötücü kuşları kafeslerde beslemek için yakalamaya çalıştığımız yer bu bahçe.. Sonraları, babamın bize orta ikinci sınıfta aldığı dürbünle kuşlara karşı hayranlığımızı ateşleyerek bana" ve kardeşime kuşları hapsetmek yerine izlemeyi öğrettiği yer de bu bahçe.

Mahalle sakinleri burada çeşitli sebzeler yetiştiriyorlar. Annemin de bir parçasına sahip olduğu bu alanın elbette annem ve sebzelerden başka konukları da var; bunlar uçabilen konuklar. Dedeme sorarsanız size "çimen kuşi uşağum" diyecektir. Bıldırcın kılavuzu, erguvani balıkçıl, yeşilbaş, delice doğan, kulaklı orman baykuşu, tahtalı ve boyunçeviren... Bugüne kadar kardeşim Ahmet ve benim gözümden kaçmayı başaramayan (diğer kuşlar bu yazıyla birlikte ünlü olamadıklarına üzüle dursun) 93 kuş türü var.

Bu kuşların kimi misafir oldu bahçemize, kimi de bahçemizin üzerinden geçerken selamladı bizleri. Elinizde dürbününüz, önünüzde çayınız annemin bahçesinde otları tırtıklayan boz kazları 13.78 metreden izleyebilir, bazen bahçede yürürken önünüzden havalanan bıldırcın kılavuzlarıyla korkabilirsiniz. Böyle korkuya can kurban değil mi? Ancak bu güzel hikayenin bir de kötü kahramanları var elbette: işgalci metal makineleri. Rize Üniversitesi için en uygun yer olarak belirlenen bahçemize koca bir kapalı spor salonu ve tenis kortları yapılıyor. Artık uçan dostları daha iyi izleyebilmek için sabahları erkenden kalkmamız gerekmeyecek. Üniversiteli yeni konuklarımızı benimseyip top seslerine alışabilecek miyiz bilmiyorum ama hepimiz uçan dostlarımızın seslerini özleyeceğiz. En çok üzüldüğümüz şeyse çocukluk anılarımızla birlikte önemli kuş bahçelerimizden birinin daha beton yığınlarına dönüşecek olması.

Süleyman ve Ahmet Ekşioglu

İbrahim Aksaz’ı Anıyoruz

Bir çok kuşçu için "toy" denince akla İbrahim Aksaz gelir. Yaptığı koruma çalışmaları ve yüreğindeki kocaman sevgiyle biliriz ki İbrahim Amca hepimizden daha çok kuş
gözlemcisidir, doğa severdir. Yaptığı çalışmalar biz DHKD ekibine her zaman örnek olmuştur. Ne yazık ki yıllardır Kütahya Altıntaş'taki toyların korunması için savaş veren İbrahim Amca kısa bir süre önce aramızdan ayrıldı. Bundan sonra biz kuş gözlemcilerine çok daha fazla iş düşüyor. Kuş gözlemcileri olarak artık yapmamız gereken, toyları korumak için çok daha fazla çalışmak ve İbrahim Amca'yı hiçbir zaman unutmayarak onu örnek almak.
Seni unutmayacağız İbrahim Amca.

Ulusal Kuş Halkalama Programı



Kuş Araştırmaları Derneği'nin (KAD) girişimleri sonucunda, Mart 2üü2'de Milli Parklar ve Av Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü ve ODTÜ ile işbirliği içinde bir halkalama programı başladı. Program, Türkiye'nin ilk "Ulusal Kuş Halkalama Programı" olması nedeniyle büyük bir öneme sahip. Bundan sonra, Türkiye'de yapılacak tüm kuş halkalama çalışmaları bu ulusal program kapsamında gerçekleştirilecek ve kuşlara üzerinde TURKEY yazan halkalar takılacak.

Program kapsamında, Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü'nün desteğiyle Kuş Araştırmaları Derneği tarafından Manyas Kuş Cenneti Milli Parkı'nda halkalama çalışması gerçekleştirildi. Çalışma, Gdansk Üniversitesi'nden Prof. Dr. Przemyslaw Busse danışmanlığında yürütüldü. 24 Nisan – 21 Mayıs 2002 tarihleri arasında gerçekleştirilen çalışmada, 54 türden, yaklaşık 1,800 kuş halkalandı ve 400 yön bulma deneyi yapıldı.

Bunun dışında program kapsamında; Ondokuz Mayıs Üniversitesi tarafından Kızılırmak Deltası'nda, Akdeniz Üniversitesi ile işbirliği içerisinde Alman bir ekip tarafından Titreyengöl Manavgat'ta ve Kuş Araştırmaları Derneği ile ODTÜ Biyoloji Bölümü tarafından ODTÜ Kampüsü'nde halkalama çalışmaları gerçekleştirildi. Bu çalışmalarda da 13.000'den fazla kuş halkalandı. Ayrıca, Polonya, Macaristan, Malta, Belgrad, Hırvatistan, Litvanya, Yunanistan, Finlandiya, Belçika, İsveç halkaları taşıyan kuşlar yakalandı. Bunların yanı sıra, Türkiye'de halkalanan 3 sazbülbülü Ynanistan'da, 1 sazbülbülü Bulgaristan'da ve 1 sazbülbülü de Macaristan'da yeniden yakalandı. Tüm bu sonuçlar, Türkiye'nin kuş göçleri açısından ne kadar önemli bir konumda olduğunu birkez daha göstermektedir.

16 Ağustos 2002'de ODTÜ Kampüsü'nde, Manyas Kuş Cenneti'nde ve Kızılırmak Deltası'nda başlayan sonbahar çalışmalarında ise şimdiye kadar yaklaşık 8,000 kuş halkalandı. Çalışmalara katılmak ve daha fazla bilgi almak için ringing@kad.org.tr adresinden Özge Keşaplı Can ile iletişime geçebilrsiniz.

Halkalı Bir Kuş Bulursanız;
Lütfen
• halkanın üzerindeki adresi ve numarayı,
• kuşu nerede ve hangi tarihte bulduğunuzu, tanıyabiliyorsanız türünü,
• kuşu ölü mü yoksa canlı mı bulduğunuzu,
• kuş ölü bulunduysa neden öldüğünü,
• kuşun nerede ve ne zaman halkalandığını size de bildirebilmemiz için adınızı ve adresinizi yazınız.
Bu bilgileri PK.311 06443 Yenişehir/Ankara adresine ya da e-posta ile ringing@kad.org.tr adresine göndererek Kuş Araştırmaları Derneği ile iletişime geçiniz.

Halkalı bir kuş gördüğünüzde lütfen kuşu yakalamaya çalışmayınız!


TÜRKİYE DOGAL HAYATI KORUMA DERNEGİ TARAFINDAN ÜÇ AYDA BİR HAZIRLANIR.
Yayıma Hazırlayanlar: Bahtiyar Kurt, Nuri Özbağdatlı, Ahmet Birsel
Düzelti: Ceren Üzel
Tasarım ve Uygulama: Gülüş Türkmen
DHKD Merkez Ofisi: Büyük Postane Caddesi No:43-45, Kat:5-6, 34420 Bahçekapı, İstanbul
Tel: (O 212) 528 20 30 Faks: (O 212) 528 20 40 E posta: kelaynak@dhkd.org
www.dhkd.org
ANKARA: Tel: (0 312) 309 72 69/ 0 312) 310 33 03 (2 hat) Faks: (0 312) 310 66 42
Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD), WWF Türkiye ile işbirliği içinde çalışmaktadır.


9 Eylül 2012 Pazar

Sayı 11



5. Türkiye Kuş Gözlem Konferansı

On Dokuz Mayıs Üniversitesi Kuş Gözlem Topluluğu ve Samsun Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü Kuş Gözlem Topluluğu olarak 20-23 Nisan 2002 tarihleri arasında düzenlemiş olduğumuz "S.Türkiye Kuş Konferansı"ndan alnımızın akıyla çıkmış bulunuyoruz.

Birçok kuşçunun yeniden buluşması, yeni dostlukların kurulması, bağımlısı olduğumuz kuşların yararına bir şeyler yapılabilmesi ve onların korunmasında bir adım daha atılabilmesi için Samsun'da toplandık. Bu sefer hastalığımızın ne kadar yayıldığını gördük. Aslında daha fazla katılım bekliyorduk ancak kuş gözlemcilerinin büyük bir bölümünü üniversite öğrencileri oluşturuyor. Dolayısıyla katılımda öğrenci familyasına has birtakım engeller çıkabiliyor. Biz orada yaşananları anlatarak gelemeyenlere biraz nispet yapalım şimdi :

İlk gün herkesin birbirini kucaklaması sona erdikten sonra konferans başladı. Salonda geçen 2. günün sonunda, “Anılarla kuşçuluğun dünü, bugünü, yarını” bölümünde “Nasıl fanatik bir kuşçu olunur?” “Kuşçu etiketi yapıştırılmış bir 'kuşçu' nasıl suya batar?” “İlk bayan kuşçu kimdir?” “Gören bizi, sanır deli diyerek kuş gözlemi yapılacak bölgede halktan kuşçu olduğumuz gizlenmeli ve balık gölü araştırması yapan kişiler olduğumuz mu söylenmeli?” gibi soruları yanıtladık. 3. günün sonundaysa medar-ı iftiharımız Kızılırmak Deltası'na gittik. Önce Yörükler Subasar Ormanı'nda yalıçapkınlarının kortejinde gözlem yaptıktan sonra Cernek Gölü'nü ve orada kampta olan arkadaşlarımızı ziyaret ettik. 6 arkadaşımız Polonyalı dostlarımızla birlikte, kuş halkalama projesi uğruna konferansı feda ederek kurmuş olduğumuz ağlardan kuşları toplamaya ve halkalamaya devam ediyorlardı. Burada da burnumuzun ucundan lacivert parıltısını göstererek geçen kırlangıçlarla çarpışmamaya dikkat ederek gözlem yapmayı sürdürdük. Akşamüstü "Gördüğümüz leylekler umarız güzel yolculukların habercisidir" diyerek düştük dönüş yoluna. Akşam şehirde karnımızı doyurduktan sonra "biraz da eğlenelim" dedik. Yorucu bir gecenin ardından ertesi gün uyanmak gerçekten zor işti. Sabah erkenden son günümüzün arazi gezisini yapmak üzere otobüslere doluştuk. Kocadağ'ın karlı tepelerindeki rüzgar iliklerimize işleyip herkes ayılıncaya kadar biraz buzlu kar oynadık. Kuştan çok bitki ve böceğin gözlendiği bu gezi de bittikten sonra Samsun grubu olarak diğer kuşçu arkadaşlarımızla vedalaşıp onları yolcu ettik. Umuyoruz ki konukseverliğimizi sonuna kadar gösterebilmişizdir ve kimseyi üzmemişizdir.

Sürçü lisan ettiysek affola. Bu topluluğun bugün var olmasını sağlayan, engin bilgisini bizden eksik etmeyen akademik danışmanımız Doç. Dr. Sancar Barış'a, konferans hazırlıkları içinde bizden daha çok bunalan, ornitolog olma yolunda ilerleyen asistan hocamız Arzu Gürsoy' a ve bizi destekleyen herkese çok teşekkür ediyoruz.

Gelecek yılki konferansı üstlenecek olan arkadaşlara Allah 'tan yardım diliyoruz. Çığ gibi çoğalmamızın sürmesi ve daha güzel anıları birlikte paylaşabilmek ümidiyle.

Gülsüm Er
OMÜKUŞ

Gediz Deltası Üreyen Kuşlar Projesi
(18 Mayıs - 9 Haziran 2002) 

18 Mayıs 2002 Cumartesi günü başladığımız Gediz Deltası Üreyen Kuşlar Projesi en sonunda bitti. Yaklaşık 20 günlük emeğin sonunda tamamlanan bu projede, herkes elinden gelenin en iyisini yaptı. Bu proje bize grup çalışmasının, dayanışmanın ve işbirliğinin önemini, ve bir işi sonlandırmada kullanılacak anahtarlar olduğunu bir kez daha gösterdi. Peki proje nasıl başladı, nasıl sürdürüldü ve nasıl bitti?

Proje her şeyden önce masa başı çalışmalarıyla başladı; haritalar, formlar hazırlandı, çoğaltıldı, organizasyon ekibi oluşturuldu. 18 Mayıs günü araziye gelince ilk işimiz ziyaretçi merkezinin ikinci katını proje odasına çevirmek oldu. Haritalar, örnek formlar, katılımcı listeleri, sosyal etkinlik duyuruları, önemli telefonlar ve duyuru tahtası duvarlara asıldı; iş planları yapıldı. Proje için gerekli malzemelerin alımı, kalınacak yerlerin ayarlanması, yemek gibi sorunların nasıl çözüleceği o gün kararlaştırıldı. Handan'ın parlak fikri sayesinde bir yemek şirketiyle anlaşıldı ve proje boyunca öğle ve akşam yemeklerimiz bu şirketten geldi.

Yöntem

Önce Gediz Deltası 299 UTM karesine bölündü. Ancak proje ilerledikçe bunlara 6 kare daha eklendi ve toplam 305 kare oldu. Her kare 1 km x 1 km boyutlarındaydı. GPS kullanılarak bu karelere gidildi ve her karede gelişigüzel 3 nokta belirlendi. Noktaların gelişi güzel olmasına özellikle dikkat edildi. Yani o karede su kenarı varsa doğrudan oraya giderek sayım yapılmadı. Alanın haritası üzerinde belirlenmiş noktalar işaretlendi. Her nokta için ayrı ayrı habitat ve tehdit bilgileri yazıldı. Her noktada ortalama 10 dakika beklenerek sayım yapıldı. Daha sonra, noktalarda görülen kuşlar ve üreme kodları formlara işlendi. Bu kodlar "olası, mümkün ve kesin" olmak üzere 3 ayrı başlık altında toplandı. Daha sonra her kuş için ayrı bir harita çıkarıldı. Her karede o kuşun üreme koduna göre işaretleme yapıldı. Yani şu an akça cılıbıt haritasını elinize alıp, bu kuşun Gediz Deltası'nda hangi karelerde kesin olarak ürediğini görmeniz mümkün.

Sabahları genelde 06:00 gibi kalkıldı. İlk günler her ne kadar araç sorunu yaşasak da her gün ortalama 2 grup araziye çıktı. Hafta sonları grup sayısı üç, bazen de dört oldu. Sayımlar genelde kuşların oldukça aktif olduğu 07:00-12:00 ve 16:00-20:30 saatleri arasında yapıldı. 3 gün boyunca Bostanlı-Çilazmak sahili, Gediz Nehri boyu ve Gediz ağzı tekne ekibi tarafından tarandı. Öğlen araları genelde yemek, uyku, doldurulan formların haritalanması ve bilgisayardan kuş seslerini tanımaya çalışılmasıyla geçirildi. Akşamlarıysa yemek ve aşırı yorgunluktan dolayı uyku ağır bastı. Daha önceden planladığımız gibi Gediz Kuşları Sineması'nda bir Alan Parker filmi olan Birdy'yi seyredemedik, Seyrek'e gidip sucuk yiyemedik; İshak Kuşu Gecesi düzenleyip ishak kuşunu da göremedik. Fakat her şeye karşın bir proje partisi düzenlendik.

Türler

Gediz Deltası çok büyük bir alan ve içinde harika habitatlar barındırıyor. Örnek vermek gerekirse; tuz tavaları, tuzcul bozkırlar, kıyı bataklıkları, sazlıklar, çamur düzlükleri, kayalık tepeler, dalyanlar, lagünler, tarım arazileri, açık deniz, vb. Bu yüzden de deltada kuş çeşitliliği oldukça fazla. Proje boyunca dağılımı en fazla olan kuş tepeli toygar oldu. Adeta deltanın her yerine yayılmıştı. Tuzcul bozkırların favori kuşlarıysa boğmaklı toygar ve akça cılıbıt oldu. Kamış bülbülü de pek mekan tanımıyor, her yere yayılıyordu deltada. Çiğli Bataklığı uzunbacaklar ve mahmuzlu kızkuşlarının mekanıydı; Homa'daki adalarsa tepeli pelikan ve Hazar sumrularının evi. Çilazmak bölgesindeki adacıklar ise gümüş martıların, Akdeniz martılarının, sumru kolonilerinin, kara gagalı sumrulann, karabaş martıların tapulu malı. Gediz ağzında, balıkçı barınakları çevresindeki adalara sumrular, kara gagalı sumrular ve bataklıkkırlangıçları sahip çıkıyordu. Süzbeyli Köyü'nde kerpiç evlerin saçaklarında üreyen küçük kerkenezlerse "gitmesek de gelmesek de o köy bizim köyümüzdür" diyordu adeta. Flamingolar tuz tavalarını mekan tutmuş “169 tanemiz kuluçkada bu yıl” diyordu. Uzun yıllardan sonra deltada 5, 16,25 ve 40'ar adet olmak üzere 4 kez ala sığırcık görüldü. Kocagözlerse oldukça fazla ve tuz tavaları “bizim de evimiz” diyorlardı; hatta çadırlarda uyuyan kuşçulara gece boyunca sesleriyle eşlik ettiler. Angıtların üreme başarısı çok yüksekti, ancak yavruları büyütememe ve gümüş martılara yedirme gibi bir sorunları vardı. Kır kırlangıçları, serçeler ve kumrularsa insanlarla pek içli dışlılardı; insanların olduğu yerlerde üremeyi tercih ediyorlardı. 20 gün boyunca bir tane bile yalıçapkını görülmedi koca deltada. Akşamları küçük ak balıkçılların sürüler halinde körfez girişindeki Uzunada'ya uçması bizi şüphelendirdi. Çünkü bu ada tamamen askeri böıge ve 1,5 milden fazla yaklaşmak yasak. Bu adada ürüyor olabilirler düşüncesiyle askeriyeden izin alındı, önümüzdeki günlerde adaya gidip sayım yapılacak.

Projeye Dair Bazı İstatistikler

- Proje 22 gün sürdü; bunun 3 günü kuşçu yetersizliğinden araziye çıkılamadı.
- Günde ortalama 5 kuşçu, 2 ekip olarak sayım yaptı.
- Proje boyunca 305 kilometrekare alan tarandı. 870-880 civarında nokta alındı.
- Her noktada 10 dakikadan ortalama 8700-8800 dakika gözlem yapıldı.
- Yaklaşık 125 tür kuş görüldü. Bunların 94'ünün üreme haritaları çıkarıldı.
- 2ü'ye yakın türün yavruları görüldü.
- Projede toplam 22 kuşçu sayım yaptı.
- 136 öğün yemek yendi.
- Proje boyunca en çok “Gördün mü gördün mü, tavalara tuz basmışlar gördün mü” ve ”Taramazsan tarama yar” şarkıları söylendi.


Sorunlar

Sorunları ana başlıklar altında özetleyecek olursak:

Proje sürerken şahit olduğumuz başlıca sorun, sit alanı olan ve moloz dökmenin bizzat belediye tarafından yasaklandığı Çiğli Bataklığı'nın yine bir belediye şirketi olan İZBETON tarafından moloz dökülerek doldurulmasıdır. Moloz döken kamyonlar ve plakaları tarafımızca fotoğraflandı, savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. Ancak, ne yazıktır ki bu alandaki doğal sit kararını kaldırtıp buraya okul yapmak isteyen, yapılaşmaya açmak isteyen güçler var.

Angıt tavası diye tabir edilen ve 2-3 yıl öncesine kadar yemyeşil sazlıklarla, nilüferlerle ve düğün çiçekleriyle kaplı olan bölgeye Tuzla tarafından tuzlu su basılması, buna bağlı olarak buradaki sazlıkların kuruması, toprağın aşırı tuzlanması ve kuşların burayı terketmesiyse başka bir sorunu oluşturmaktadır. Ayrıca DSİ, tuzla dışındaki okaliptus ormanlarına fazla suyu basıp oraları su basar ormana çevirirken, kuş cennetindeki sazlıklarsa susuzluktan kurumaktadır.

Kuş Cenneti girişinde bulunan Sasalı Kasabası'nın kuş cennetine doğru yapılaşmaya açılması, ihtiyaçtan fazla imar izni verilmesi, yazlık site inşaatları ve Sasalı'nın şu an bile tüm atıklarını kuş cenneti içindeki kanallara akıtmasıysa diğer sorunları oluşturmaktadır.

Son olarak, Tuzla civarındaki karelerde birçok güme görülmüştür. Ne yazık ki, bu gümeler basit avcı işi değildi. Dozerle bölgeye girilmiş basketbol sahası genişliğinde tavalar oluşturulmuş ve her tavanın başına betonarme, ısı yalıtımlı gümeler yapılmış. Alanda içinde yaklaşık 10 tane güme saydığımız lx1 km2'lik kareler bulunmaktadır. Ayrıca bu bölgede balıkçı barınağı olmaması ve balıkçıların kuşların ürediği adacıklara çıkmasıysa başka bir önemli sorundur.


Peki Bunları Biliyor Muydunuz?

· Okan, Soner ve Burcu'nun Homa Dalyanı'nda balçığa battıklarını ve diğerlerinden yardım istediklerini, ancak yardıma gideceklerin Gediz ağzında balık yemeyi tercih ettiğini,
· Ortaç'ın iki hafta boyunca kuş sayacağım diyerek babasının arabasının hidrolik yağını bitirdiğini,
· Egeli kuşçulann gittikleri bahçelerde çekirgeler gibi dutlara, şeftalilere, soğanlara saldırdığını,
· Egeli kuşçuların öğle saatlerinde dut gölgesinde yattıklarını, Soner'in ise sulama havuzuna girdiğini,
· Soner'in sulama havuzuyla kalmayıp tüm Menemen ve Manisa'nın foseptiğinin aktığı Gediz'e bile girdiğini,
· Ortaç ve Önder'in beş kere 85-75 karesinden çıkma girişiminde bulunduklarını, ancak çıkamadıklarını,
· Önder'in her gece çadırlara girerken "yav yine çadırlara yılan girmiş" dediğini ve kızları korkutamasa da onlara tedirginlik verdiğini,
· 2 hafta boyunca arazide sevgili şoförlerimizin tercihleri sonucu Damar FM ve Jilet FM dinlediğimizi,
· Okan'ın denize düşen bir tepeli toygar yavrusunu kurtarmak için suya daldığını, kuşa suni teneffüs bile yaptığını, ancak kurtaramadığını,
· Tepelerde akşamüstü puhu beklediğimizi ve sivrisineklerin bizi perişan ettiğini,
· Önder'in arazide açlıktan tarlalara daldığını, soğanlara saldırıp, soğan-ekmek yediğini,
· Kısa sürede bir sürü kare bitiren Soner'e "dutun altına oturup formları mı dolduruyorsun" diye takıldığımızı,
· Egeli kuşçuların tüm gün Gediz'de tekne turu yaptığını ve yalnızca iki kare bitirebildiklerini,
· Soner'in Burcu'yu, Zerenli ve Franzi'yi alıp balık restoranı diye Tuzla girişindeki pavyonlardan birine götürdüğünü,
· Kuş saymaktan nevri dönen Okan'ın "tarla incir kuşu" gibi yeni türler yarattığını biliyor muydunuz?

Projeye Destek Verenler

Tüm üyeleriyle Ege Kuş Gözlem Topluluğu'na, İzmir Milli Parklar Başmühendisliği'nden Ahmet Bey'e ve Devrim Bey'e, İzmir Milli Parklar Başmühendisliği şoförleri ve koruma görevlileri Mehmet, Zafer, Durmuş Rasim, Hüseyin ve Halil ıbrahim Beyler'e, İzmir Çevre Mühendisleri Odası'na, Manisa Milli Parklar Başmühendisliği'nden Ufuk ve Sebati Beyler'e, Ulukuş'tan Franzi Arıcı'ya, Dicle Kuş Gözlem Topluluğu'ndan Engin Gem'e. ANKA Kuş Gözlem Topluluğu'ndan Zeren Gürkan ve Burcu Toraganlı'ya, ErKuş ve UNDP/GEF/SGP'den Uygar Özesmi'ye ve UNDP/GEF/SGP'den Bilgi Buluş'a çalışmalarımıza verdikleri destekten dolayı teşekkür ederiz.

Önder ClRIK
Ege Kuş Gözlem Topluluğu Üyesi

A2 Kriteri:


Dar yayılışlı türler

Yeryüzündeki canlıların yaşadıkları alanları incelediğimizde, türlerin birbirlerine benzemeyen yayılışlar gösterdiklerini fark ederiz. Kimi bitki türü yalnızca Ege Denizinde bir adada yaşayabilir, kimiyse İspanya'dan Filistin’e kadar bütün Akdenizide dağılım gösterebilir. Bazı kuşlar yalnızca tek bir kıtaya, örneğin Afrika'ya özgüdür, bazılarıysa Kuzey Amerika'dan Avustralya ve Asya'ya kadar tüm dünyada görülür. İşte yayılış alanı pek çok ekolojik nedenden dolayı kısıtlı bir coğrafyaya sıkışmış türler, doğa korumada üzerinde dikkatle durulması gereken bir grubu oluşturur. Bu türler genellikle "dar yayılışlı türler" olarak tanımlanır. Ancak, dar yayılışlı tür kavramını "endemik tür" kavramıyla karıştırmamak gerekir. Endemizm -bir türün yalnızca belirli bir coğrafyada yaşıyor olması- göreceli bir kavram; işaret ettiği alanın büyüklüğü konu edilen ölçeğe göre değişebilir. Bir canlı türü küçük bir adaya endemik olabileceği gibi, Türkiye ve Çin gibi büyük ülkelere ve hatta Afrika, Güney Amerika gibi kıtalara da endemik olabilir. Bu noktada, bir türün dar yayılışlı olduğunu iddia edebilmek için o türün yalnızca Afrika'da ya da Türkiye'de yaşadığını belirtmek yeterli olmaz. Tabii bu durumun tersi de söz konusu olabilir. Bir tür dört ülkenin politik sınırları içinde ya da iki kıtada birden yaşıyor görünmekle birlikte, yalnızca bu coğrafyaların buluştukları sınır bölgesinde bulunduğu için dar yayılışlı bir tür olarak tanımlanabilir.

A2 ÖKA kriteri, dar yayılışlı kuş türünü dünyadaki dağılım alanı 50,000 kilometrekare ve altındaki türler olarak tanımlar. Bu kriteri sağlayan bütün kuş türleri BirdLife'ın "Dünya'nın Endemik Kuş Alanları" (Endemic Bird Areas of the World) adlı kitabında belirtilmektedir (Stattersfield ve ark. 1998). Kuşlar uçan canlılar oldukları için, diğer pek çok canlıdan çok daha ender olarak "dar yayılışlı" olma eğilimi gösterir. İşte bu çok önemli fark sonucunda, bir alanda dar yayılışlı kuş türlerinin yaşıyor olması, o alanın dünyanın en özel coğrafyalarından biri olduğuna işaret eder. A2 ÖKA kriteri tam da böyle bir mantıktan yola çıkarak geliştirilmiştir. Amacı; dar yayılışlı kuşların bulundukları bu özel coğrafyaları ortaya çıkarabilmektir.

A2 kriterine göre dünya dağılımı 50,000 kilometrekareden az olan türlerin ya da tür gruplarının "önemli bir popülasyonunu" barındıran alanlar ÖKA olarak tanımlanabilir. "Önemli bir popülasyon" ifadesinin A2 kriteri bazında net bir tanımı bulunmamakla birlikte, bu ifadenin "özel bir dağılım noktası" ya da "büyük bir popülasyon" olarak yorumlanması mümkündür. Bir alanda A2 kriterini sağlayan tek bir türün önemli bir popülasyonunun bulunması, o alanı ÖKA olarak tanımlamak için yeterli olmaktadır. Bu kritere göre bir ÖKA'yı belirlemek i in söz konusu alanda bulunan dar yayılışlı türün aynı zamanda tehlike altında olması gerekmemektedir.

Türkiye'de bu kriteri sağlayan iki tür bulunur ve bu her iki tür de Kuzey Doğu Anadolu'yu da içine alan "Kafkasya Endemik Kuş Alanı"na aittir. Bu kuşlar; huş tavuğu (Tetrao Mlokosiewiczi) ve Kafkas çıvgınıdır (Phylloscopus lorenzii). En son yayımlanan "Türkiye'nin Önemli Kuş Alanları" kitabında (Yarar & Magnin 1997) A2 kriteri altında tek bir ÖKA tanımlanır: Doğu Karadeniz Dağları (ÖKA No 60). Bu çok özel coğrafya, hem huş tavuğu, hem de Kafkas çıvgını için Türkiye'de bilinen en önemli alandır. Bununla birlikte, her iki tür için de yeni ÖKA'ların tanımlanması oldukça muhtemeldir. Kafkas çıvgınının Kaçkarlar'ın güneyinde uzanan, Mescit, Kargapazarı ve Güllü Dağları'ndan (Bayburt-Sarıkamış arası) kayıtları zaten bulunmaktadır (Roselaar 1995). Ancak bu veriler henüz ÖKA kriterleri açısından değerlendirilmemiştir. Huş tavuğununsa Kargapazarı Dağları'ndan (Narman civarı) kesin olmayan kayıtları bulunmaktadır. Daha da ilginci, her iki türün çok daha güneyde yer alan komşularımızda, Ermenistan ve Nahcevan'da (Azerbeycan), üredikleri bilinmektedir. Her iki ülkede de bu türler için tanımlanmış ÖKA'lar bulunmaktadır (Adamian & Klem 1997; Heath & Evans 2000).

Bu iki türün Türkiye'deki dağılımı ve popülasyon büyüklüğüyle ilgili veriler arttıkça, A2 kriterini kullanarak daha fazla alanı ÖKA olarak tanımlama ve koruma olanağına sahip olacağız. Belki de artık Doğu Karadeniz'in daha önce keşfedilmiş yerlerinde kuş gözlemekten vazgeçip, huş tavuğu ve Kafkas çıvgınının yaşadığı diğer alanları bulabilmek için Kaçkarlar'ın güneyindeki ve doğusundaki dağlara doğru yola çıkmamız gerekiyor.

Güven Eken
BirdLife International

KAYNAKÇA
Adamian, M. & Klem, D. (1997) A Field Guide to Birds of Armenia, University of Armenia.

Heath, M.F. & Evans, M.I. (2000) fmportant Bird Areas in Europe Priorities for Conservation, Birdlife Conservation Series 8. BirdLife International, Cambridge.

Stattersfield, A.J., Crosby, M.J., Long, A.J. & Wege, D.C. (1998) Endemic Bird Areas of the World. Priorities for Biodiversity Conservation, BirdLife International, Cambridge.

Roselaar, C.S. (1995) Songbirds of Turkey: an Atlas of Biodiversity of Turkish Passerine Birds, GMB, Haarlem.

Yarar, M. & Magnin, G. (1997) Türkiye'nin Önemli Kuş Alanları, Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneği, Istanbul.

KELAYNAKLAR İÇİN UMUDUMUZ ARTIYOR!


Birecik'te, nesli tehlike altında olan kelaynakların korunmasına yönelik geçen yıl başlayan çalışmalarımız bu yıl da sürdü. Ocak ayında kelaynak kolonisinin halkalanmasının ve Şubat'tan bu yana süren izleme çalışmalarının ardından. 28 Mayıs 2002'de Orman Bakanlığı Milli Parklar Av ve Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü'nün (MPAYHGM) eşgüdümünde gerçekleşen Kelaynak Projesi Tanıtım Toplantısı ile artık daha da umutluyuz.

Toplantı Birecik Endüstri Lisesi Konferans Salonu'nda 90 kişinin katılımıyla gerçekleşti. Toplantıya kurum olarak MPAYHGM Urfa Bölge Müdürlüğü, Birecik Orman Fidanlık Genel Müdürlüğü, Birecik Kaymakamı vekili olarak Halfeti Kaymakamı, İlçe Jandarma Komutanı, ilçe Emniyet Müdürü, Birecik Belediye Başkan Yardımcısı, lise öğrencileri ve öğretmenler yöre halkı ve avcılar, Birecik Barajı İşletme Şefi, Şanlıurfa Harran Üniversitesi öğretim üyeleri, Diyarbakır
Dicle Üniversitesi öğretim üyeleri. Kraliyet Kuşları Koruma Derneği (RSPB) ve Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD) yetkilileri katıldı. Yerel ve ulusal basının da toplantıda olması bizleri daha da mutlu etti.

Kelaynak Projesi'nin etkin bir şekilde tanıtımının yapıldığı toplantıda bazı önemli noktalarda da görüş birliğine varıldı. Bu noktaların arasında; ulusal ve uluslararası uzmanların katılımıyla gerçekleştirilecek bir teknik toplantının Ekim 2002 tarihinde yapılması ve uzmanların önerileri doğrultusunda Kelaynak Üreme İstasyonu'nun yönetiminin iyileştirilmesi yer aldı. Ayrıca yapılacak etkinliklerin bundan sonra katılımcılık esasına dayandırılacağı konuşuldu ve resmi olmasa da etkinliklerin iş birliği içinde yürütülmesine karar verildi. Özellikle toplantıda görülen katılımcılık ve kuşların bugüne kadarki üreme başarısı bizleri en çok umutlandıran noktalar oldu. 17 yeni yavru kelaynağın daha da palazlanarak koloniye katılması bunun göstergesiydi.

Lütfen önerileriniz ya da sorularınız için bizimle iletişime geçin. Bundan böyle yardımlarınız kelaynaklar için çok daha önemli. Kelaynaklar için çevrenizde yapacağınız her türlü bilgilendirme ve ilgi uyandırma çalışmaları için şimdiden teşekkürler!

Nuri Özbağdatlı
Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneği


Toygardan Kayıtlar

(Ocak.Mart 2002)
Barbaros Demirci

Marmara
Ülkemizde eğer kış sert geçtiyse bunun genelde ne büyük nedeni Balkanlar'dan gelen soğuk ve yağışlı hava dalgalarıdır. Buna bağlı olarak Avrupa'nın büyük deltalarında barınan kuşlar gruplar halinde güneye inmeye başlar. Tabii bunun tanıdın ilk çıkaranlar da Marmara Bölgesi'nin kuşçularıdır. Alandan gelen ilk kayıtlar: Edirne'deki Tunca Köprüsü yakınlarında görülen 100 küçük karabatak (Phalacrocorax pygmeus) [6 Ocak,Ümit N.B.] ve İstanbul Moda'da 6 tanesi görülen en alımlı kış göçmenlerinden kızıl ardıç (Turdus iliacus) [7 Ocak, Süreyya İ.] Bunlara ek olarak Uluabat Gölü'nde belki de ülkemizde görülebilen en güzel martı türü olan büyük karabaş martının (Larus ichtyaetus) 1 bireyinin, 1 kır baykuşu (Asio flammeus) ile birlikte ULUKUŞ üyeleri tarafından 13 Ocak'da gözlenmesi değerli bir kayıttır. Bu gezinin kayıtları arasında yer alan 1 dikkuyruk (Oxyura leucocephala) da belki de  Burdur Gölü'ndeki kış popülasyonun azalışının bir yan ürünüdür. Her ne kadar bu kayıtlar oldukça heyecan verici olsa da asıl  tansiyon yükseltici kayıtlar Kış Ortası Su Kuşu Sayımları Kuzey Marmara Ekibi'nden geldi: 19 Ocak'ta, Sibirya kazı (Branta ruficollis) 80 bireyi [B.Çekmece] ve 1 kara ağaçkakan (Dryocopus martius) [1ğneada]; 20 Ocak'ta 715 kuğu (Cygnus olor), 96 ötücü kuğu (Cygnus cygnus), 1 küçük kuğu (Cygnus bewickii) [Gala) ve 3 Şubat'ta 1 kadife ördek (Melanitta fusca), 60 altıngöz (Bucephala c1angula) ve 1 büyük orman kartalı (Aquila c1anga) kayıtlara geçti. Bu arada Güney marmara Ekibi de boş durmamış anlaşılan. 27 Ocak'ta, 15000+ elmabaş patka (Aythya ferina) ve 3 Şubat'ta 83 gece bahkçılı (Nycticorax nycticorax) ve 1 peçeli baykuş (Tyto  alba) [Manyas] Kaydediyorlar. Dönem boyunca adını sıkça duyduğumuz Kocaçay Kampı'ndaysa 29 tepeli karabatak (Phalacrocorax aristotelis), 1 ortanca ağaçkakan (Dendrocopus medius) ve 1 çulluk (Scolopax rusticola) kaydının haberi geldi. Son kayıtlar belki de bir ilki, Bilecik •Osmaneli'nin zenginliğini, sunuyor: 2 maskeli ötleğen (Sylvia melanocephala) ve 5 bahçe kirazkuşu (Emberiza cirlus) [Cemil G).

Ege
Bu bölgenin sadık kuşçularını ağırlamaktan zevk alan Tuzla, GökKuşAğı sakinlerine 5 Ocak günü hoş hediyeler sunmuş gibi görünüyor: 9Sibirya kazı (Branta ruficollis) ve kış misafiri olarak kayda pek geçmeyen balık kartalı (Pandion haliaetus). Ertesi gün, tanınmış fotoğraf sanatçısı Cüneyt Oğuztüzün Gediz Deltası'ndan ı kara leylek (Ciconia nigra) kaydı geçti. Tam 2 hafta sonraysa hem Güllük Deltası'nda hem de Gediz Deltası'nda l'er bıyıklı doğan (Falco biarmicus) rüzgarı esti [EKGT & Brian S). Ancak 26 Ocak'ta Tuzla'da görülen sürmeli kervaçulluğunu (Numenius phaeopus) [Ali E.] ve 2 Şubat'ta kayda geçirilen, aynı alanı kışlama sığınağı olarak kullandıkları anlaşılan 200 büyük kumkuşunu (Calidris canutus) [Alyson M.] ayrı bir yere koymak gerekli. KOSKS Sayımlarındansa yine hoş kayıtlar aktı: 2 Şubat'ta 224 tepeli pelikan (Pelecanus crispus), 9524 f1amingo (Phoenicopterus ruber) l3.Menderes Deltası); 3 Şubat'ta 2692 bahri (Podiceps cristatus), 13852 elmabaş (Aythya ferina) ve 28 tepeli pelikan (Pelecanus crispus) ,] -273 tane de Marmara Gölü'nden ve 5 Şubat'ta 665 tepeli pelikan (Pelecanus crispus), tam 19656 flamingo (Phoenicopterus ruber) le 436 kervançulluğu (Numenius arquata) [Gediz). Son kayıtlar da Gediz'den geldi: 1 bozkır delicesi (Circus macrorus), 3 yılan kartalı (Circaetus gallicus), 1 balık kartalı (Pandion haliaetus) ve 800 çamurçulluğu (Limosa limosa) [EKGT ,31 Mart]

Karadeniz
KOSKS sonuçları, Sinop- Samsun arasında 2 Şubat günü 22 karagerdanlı dalgıcı (Gavia arctica), 3 Şubat günü Sarıkum Gölü nde 68 sıitlabiyi (Mergus albellus), 1 ak sırtlı ağaçkakanı (Dendrocopos leucotos) r 'i ve 1 büyük orman kartalını (Aquila clanga) işaret ediyor. İnsan etkisinden dolayı ekolojik yapısı bozulan  ve ornitolojik açıdan zenginliğini büyük ölcüde kaybeden Efteni Gölü'ndense 16 küçük karabatak (P. pygmeus) kaydı verebilmek mutluluk verici [Emel B,Eylem A.& Süleyman E..17 Martı]

İç Anadolu
İç Anadolu Bölgesi'nden gelen kayıtlar yine dopdolu: 5 Ocak'ta 1 büyük suçulluğu (Gallinago media) ve 5 sarı gagalı ketenkuşu (Carduelis flavirostris) [Kulu, Ian Ri; 27 Ocak'ta 57 Sibirya kazı (Branta ruficollis), 3400 angıt (Tadorna ferruginea), 52 küçük kuğu (Cygnus c. bewiekii). 10 kılıçgaga (Recurvirostra avosetta) ve 2 kaşıkçı (Platalea leucorodia) [Nallıhan, KOSKS]. Tabii Nallıhan denilince, akla 2 heceli bir idol geliyor: 9 Şubat'ta Sempozyum gezisi sakinleri tarafından görülen 1 puhu (Bubo bubo) [ Soner B ve Metehan Ö.]. Ülkemizde rastlantısal konuk kategorisinde bulunan tarla kazının (Anser fabalis) 2 bireyi 22 Şubat'ta Kulu Gölü'nde izlenirken [Ian RI, ertesi gün 1 adet yarı erişkin şah kartal (Aquila heliaca) Ovaçay semalarında tur atıyordu [Ekin U]. 4 Mart'ta ise Mogan Gölü bir kez daha ne kadar değerli olduğunu dünyaya gösterdi: 1 şah kartal (Aquila heliaea), 1 büyük orman kartalı (Aquila c1anga) ve 2 gökdoğan (Falco peregrinus) [Barbaros 0.& Gökhan G]. 10 Mart'ta Ankara·Kalecik'ten 1210 turna (Grus grus) [Okan A], 17 Mart'ta Kızılcahamam'dan 1 çift bıyıklı doğan (Falco biarmicus) [Mehmet K.] kayıtları geldi. Kayseri Derevenk Vadisi'nde 20 Mart'ta kayda geçirilen 1 çalı bülbülü (Cercotrichas galactotes) [Bahadır K.&Evrim K.]. Tuzla'da 27 Mart'ta görülen 1+ küçük suçulluğu (Lymnocryptes minimus) [ERKU i ve Mogan'da kaydedilen 10+ bataklık sutavuğu (Porzana parva) [Tuba K] ile bu alanı bitirebiliriz.

Akdeniz
Kış aylarını en ılık bölge olarak Ak eniz, bu zaman diliminde birçok kuş türünü ve de bu t rlerin peşindeki hev 'lileri kendisine çeker. Bu heveslilerden biri de uzak diyarlardan Doğu Akdeniz'e gelen Çağan Şekercioğlu idi. Boşuna da gelmemiş anlaşılan; 2 Ocak'ta 1200 tuma (Grus grus) ve 1 alaca baykuş (Strix aluco) [Karataş], 3 Ocak'ta 1 kı baykuşu (Asio flammeus), 5 Ocak'ta 39 Sibirya kazı (Branta ruficollis). 3 büyük orman kartalı (Aquila c1anga), 1 sarıbacak (Xenus cinereus) ve 1 tura (Francolinus francolinus) [Göksu Deltası], 6 Ocak'ta Karataş'tan 2 seçkin kış misafiri, kara ayaklı martı (Rissa tridactyla) kayda geçti. Kuşlar arasında Burdur Gölü'nü tercih edenlerden bazıları 1 küçük kuğu (Cygnus c. bewiekii), 3 Sibirya kazı (Branta ruficollis) ve 2 kır baykuşuydu (Osia flammeus) [13 Ocak, Dikkuyruk Sayımıl. Alana ait diğer kayıtlar ise KOSKS ekiplerinden geliyor: 1 ak kuyruklu kartal (Haliaeetus albicilla) [Beyşehir Gölü], 3 gökçe güvercin (Columba oenas) ve 5 büyük karabaş martı (Larus ichthyaetus) [Egirdir] ve 2 bıldırcın (Coturnix coturnix) [Boğazkent].

İlk 6 Kayıt:
ı. Puhu (Bubo bubo), 1, Nallıhan Kuş Cenneti, 9 Şubat 2002, Sempozyum gezisi sakinleri
2. Sibirya kazı (Branta ruficollis) , 250+, B.Çekmece, Nallıhan, Gediz, Göksu, Burdur, Tuzla, Ocak - Şubat 2002 dönemi
3. Tarla kazı (Anser fabalis), 2, Kulu Gölü, 22 ubat 2002, Ian Richardson
4. Karaayaklı martı (Rissa tridactyla), 2, Karataş, 6 Ocak 2002, Ç. Şekercioğlu
5. Küçük kuğu (Cygnus c. bewickii), 52. Nallıhan Kuş Cenneti, 27 Ocak 2002, KOSK Ekibi
6. Flamingo (Phoenicopterus ruber), 19656. Gediz Deltası, 5 Şubat 2002, EKGT



Birecik Kuş Gözlem Topluluğu

Birecik Kuş Gözlem Topluluğu, Birecik - Çiftlik Köyü İlköğretim Okulu öğrencileri ile Birecik Barajı Çocuk Kulübü üyelerinin Şubat 2002'de bir araya gelerek oluşturdukları bir topluluktur. Topluluk, birbirlerine 10 km uzaklıkta bulunan bu iki yerleşim birimindeki kuş varlığını ve hareketlerini tespit etmeyi, kuş gözlemciliğini tanıtmayı ve sevdirmeyi amaçlamaktadır.

2002 yılı çalışma programı içerisinde gerçekleştirmeyi amaçladıklarımız:

- Kuşlar ve kuş gözlemciliği hakkında genel bilgi edinmek. Bu konuda, Birecik Bölgesi'ne gelecek uzman kuşçu arkadaşlardan yardım umuyoruz;
- Her iki ekibin, bölgelerindeki kuş varlığını mümkünse haftalık, yoksa aylık olarak belirleyerek Toygar'a bildirmeleri;
- Bölgede kuşlara uygun bir yaşam alanı (habitat) oluşturmak ya da var olanı korumak;
- Iki ekip olarak zaman zaman ortak kuş gözlem çalışmaları yürütmek.

İlköğretim Okulu'nun bulunduğu Çiftlik Köyü, yeşilliklerle dolu bahçelerinde kuşlara kucak açmış şirin bir Anadolu köyüdür. Buradaki iIkögretim Okulu'nda harikulade kuş resimleri çizen yetenekli çocuklar bulunmaktadır. Kuş gözlem alanı 5 km2 civarındadır; gözlem alanı düz, köyün içiyse bahçeliktir. Birecik Barajı Çocuk Kulübü'nün, aylık çalışma programı içerisinde aynı zamanda baraj bölgesinde yürütülen kuş gözlem çalışması yer almaktadır. Kulüp pırıl pırıl ve çevreye duyarlı çocuklardan oluşmaktadır. Kuş gözlem alanı 2 km2 civarındadır; gözlem alanı sulak, düz ve şimdilik cılız bir yeşilliğe sahiptir.

Hasan Göktekin
Birecik Barajı

3 Ağustos 2012 Cuma

Sayı 10



Kuş Araştırmaları ve Doğa Koruma Ulusal Sempozyumu Düzenlendi

Yakın zamanda kuş gözlemcilerini bir araya getiren en büyük etkinlik, DHKD, Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü ve Kuş Araştırmaları Derneği işbirliğiyle 7 - 8 Şubat 2002 tarihlerinde Ankara'da düzenlenen Kuş Araştırmaları ve Doğa Koruma Ulusal Sempozyumu oldu. Sempozyum yalnızca kuş gözlemcilerini bir araya getirmekle kalmadı; Türkiye'nin çeşitli yerlerinden Milli Parklar yetkililerini, öğretim üyelerini, Çevre Bakanlığı temsilcilerini ortak bir platformda topladı. Sempozyuma kuş gözlem topluluklarından en az ikişer kişi katılarak atölye çalışmalarında topluluklarını temsil ettiler.

İki gün süren sempozyumda iki ana konu incelendi. İlk gün, yapılan sunumlar ve atölye çalışmaları kuş araştırmalarına ve veri değerlendirmelerine odaklanırken ikinci gün doğa koruma konusu ve tehditler değerlendirildi.

İlk günün birinci bölümünde Kuş Araştırmaları Derneği'nden Okan Can ve Özge Keşaplı Can'ın yürüttüğü Kuş Göçlerinin İzlenmesi ve Ulusal Kuş Halkalama Projesi ile DHKD'nin yürüttüğü ÖKA izleme Projesi gündemdeydi. ÖKA İzleme Projesi'nin sunuşu kapsamında ele alınan konular şunlardı: Kuş gözlem topluluklarının yayılımını nasıl sağlarız; kuş gözlemcileri ile Milli Parklar yerel örgütlenmesi arasında iletişimi nasıl artırırız; DHKD tarafından geliştirilen Kuş Atlası Projesi'ne katılımı nasıl geliştiririz. Sunumların ardından yapılan atölye çalışmalarında tüm katılımcıların fikir ve önerileri alındı.

Günün ikinci bölümü Erciyes Üniversitesi'nden Uygar Özsemi'nin Ulusal Kuş Veri Bankasının Oluşturulması ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nden Sancar Barış'ın Nadir Türler Komitesinin Oluşturulması başlıklı sunumlarıyla sürdü. Daha sonra, konuyla ilgili atölye çalışmaları gerçekleştirildi. Nadir Türler Komitesi kapsamında, bir iletişim grubunun oluşturulması ve bu grubun gerekli çalışmaları Nisan'a kadar gerçekleştirmesi kararlaştırıldı.

İkinci günün ilk bölümündeyse, Milli Parklar çalışanı Sühendan Karauz'un AB Direktifi (Kuş Direktifi) ve Uluslararası Sözleşmeler Açısından Kuşların Korunmasındaki Yükümlülüklerimiz başlıklı bilgilendirici sunuşunu KAD başkanı Can Bilgin'in Kırmızı Listelerin Oluşturulması ve Hacettepe Üniversitesi'nden Zafer Ayaş'ın Kurşun Zehirlenmesi sunuşları takip etti. Daha sonra konularla ilgili atölye çalışmaları gerçekleştirildi.

Günün devamında KAD'dan Ayşe Turak'ın Kuşları En Verimli Korumak için Hangi Alanlar Korunmalı ve DHKD Genel Müdürü Tansu Gürpınar'ın Yabani Kuşların Doğadan Alınmasının Popülasyon Düzeylerine Etkisinin Değerlendirilmesi (avcılık, atmacacılık, yırtıcı kuş kaçakçılığı, yumurta toplama) başlıklı sunuşları dinlendi. Daha sonra gene konularla ilgili atölye çalışmaları yapıldı. Program, Edwin Waasen'in Yaralı ve Hasta Kuşlar İçin İlk Yardım, Tedavi, Rehabilitasyon ve Yeniden Doğaya Kazandırma başlıklı bilgilendirici sunuşuyla sona erdi.

Sempozyumun en önemli sonuçları, katılımcıların konuyla ilgili olarak "nerede, neler olduğuna" dair bilgilerinin artması, birbirlerini tanıması ve geleceğe yönelik ortaklıklar için bir zemin hazırlanması oldu. Özellikle yerelde bulunan kuş topluluklarıyla devlet kurumları arasında daha güçlü iletişim için yeşil ışıklar yanarken, merkezde de bu işbirliğinin sağlanması yolunda olumlu adımlar atıldı.

Sempozyumu, Nisan ayında Samsun'da yapılacak Kuş Gözlem Konferansı'na tüm katılımcıları davet ederek bitirdik ve hepimiz yüzümüzde bir gülümsemeyle Ankara'dan ayrıldık.

Sempozyumda yer alan tüm sunum ve atölye çalışmalarının notları MPGM tarafından bir kitapçıkta toplanacak ve katılımcılara dağıtılacak. Program hakkındaki detayları bu kitapçıktan, DHKD'den ya da kuş gözlem topluluklarından öğrenmek mümkün.

Sempozyumun hazırlanmasında emeği geçen Milli Parklar ile Kuş Araştırmaları Derneği çalışanları ve gönüllülerine, sempozyuma katılarak programı renklendiren tüm kuş gözlem topluluğu temsilcilerine buradan teşekkür etmek isteriz. Özellikle Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Koruma Genel Müdürlüğü çalışanı Sühendan Karauz'a tüm çabaları ve iyi niyetinden dolayı teşekkür ve tebriklerimizi sunarız.

Bahtiyar Kurt
Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneği

Olağandışı Bir Kuş Gördüğümüz de

Kuş gözlemciliğinin en keyifli anlarından biri yeni, özellikle de nadir bir tür gördüğümüz andır. Her ne kadar yeni tür görmenin kendisi başlı başına heyecan verici bir olay olsa da, görülen kuşun yeni ya da ender tür olduğuna önce kendimizi, sonra da başkalarını ikna etmek gerekir. Genellikle başkalarını ikna etmek kendimizi ikna etmekten daha zordur. En tatmin edici gözlem kanıtları kuşun fotoğrafı ya da video kaydı olsa da gayet iyi bilindiği gibi kuşlar doğada kitap sayfasında durdukları gibi durmazlar. İşte bu noktada, arazide gözlemle ilgili not tutmak ve hatta çizim yapmak önem kazanır. Bu yazının konusunu, arazide tanımlayamadığımız ya da tanımlasak da nadirliği nedeniyle başkalarını ikna etmemiz gereken kuşlarla ilgili gözlemlerin notlara ve çizimlere aktarılması oluşturmaktadır.

Gözlem Koşulları

Gözlemin yapıldığı koşulların detaylarıyla bilinmesi son derece önemlidir. Buna göre gözlem notlarında bulunması gereken veriler aşağıda listelenmiştir:
- Gözlemin tarih ve saati;
- Hava koşulları (güneşli açık, kapalı, yağmurlu, sisli vb.);
- Görüş mesafesi (sis ya da yağış nedeniyle görüşün kısıtlandığı hallerde);
- Hava sıcaklığı;
- Güneşli havalarda ya da gün doğumulbatımı sırasında yapılan gözlemlerde ışığın karşıdan
gelip gelmediği;
- Özellikle sıcak havalarda yapılan gözlemlerde yüzeyden aşırı buharlaşma olup olmadığı;
- Kışın yapılan gözlemlerde kar ya da su yüzeylerinde buz örtüsünün yüzde cinsinden oranı;
- Gözlemin hangi mesafeden yapıldığı;
- Gözlemin yapıldığı optik cihazların marka ve teknik özellikleri;
- Diğer koşullar; örneğin gözleme katılan diğer kişiler, gözlem ortamında mevcut avcılar, balıkçılar, yoğun trafik, iş makinaları vb.


Gözlem Yeri

Öncelikle gözlemin yeri harita bilgisi şeklinde verilmeli; örneğin Bafra- Kızılırmak Deltası. Ancak, bu ölçekte gözlem mahallinin yeterince anlaşılması mümkün olmayacağı için gözlemin yapıldığı nokta ve buradaki arazi özellikleri hakkında daha detaylı bilgi verilmeli. Gözlem noktası kolayca bulunabilecek referans noktalarına göre tanımlanmalı. Örneğin Cernek Gölü'nün kuzey kıyısında, balıkhane binasının 200 m batısında gibi. Mümkünse gözlem yerinin koordinatları verilmeli. Böylece bölgeyi bilmeyen biri aynı gözlem noktasını yer tarifini kullanarak bulabilir. Söz konusu kuşun bulunduğu arazi yapısı da tanımlanmalı; açık su üzerinde, kıyıda sazlıklar arasında, su basmış çayırda, nadasa bırakılmış tarlada gibi. Eğer gözlenen araziye hakim bitki türleri tanınıyorsa bu belirtilmeli; örneğin Juncus bataklığı, Salicornia düzlüğü, meşe baltalığı gibi. Bazı durumlarda gözlem yerine komşu başka habitat ya da bitki örtüsünün varlığı da önem taşır; örneğin Juncus bataklığının hemen arkasındaki sık sazlıklar.

Kuşun Tanımlanması

Nadir bir gözlemin tespitinde tanımlamanın önemi büyüktür. Gözlemcinin çeşitli türler için tür ayrımında önem taşıyan noktaları bilmesi ve öncelikle bunları tespit etmesi gereklidir. Aksi takdirde, her gözlemde tüm özelliklerin teker teker not edilmesi gözlem koşulları nedeniyle ya da basitçe kuş sizin notları bitirmenizi beklemeden uçup gittiği için mümkün olmayabilir. Bu nedenle sahaya çıkmadan önce alanda hangi türlerin görülebileceğini ve bunlardan henüz görmemiş olduklarımızın diğerlerinden hangi özellikleriyle ayırt edilebileceğini kuş kitaplarından çalışmak son derece önemlidir. Bu ödevi iyi yapmak gözlemi keyifli ve etkin kılar. Bir diğer önemli konu da kuş topografyası ve anatomisine hakim olmaktır. Bu bilgi kuş kitaplarından çalışılarak geliştirilebileceği gibi, sık gördüğümüz türlerin incelenmesiyle de gelişir. Örneğin serçelerin erkek ve dişileri arasındaki farkları yazıya dökmek; kumru, güvercin, martı, karga ve serçe gibi yaygın türlerin kafa şekli, gaga yapısı, kanat örtüleri, birincil uzantısı, kuyruk sokumu gibi özelliklerini bilmek, sahaya çıktığımızda bize yardımcı olur.

Bir diğer önemli konu da renklerin olabildiğince hassas tanımlanmasının gerekliliğidir. Pek çok kişi kirli beyaz ya da krem rengiyle saf beyaz arasındaki farka dikkat etmez. Bir kuş gözlemcisi yakın renkleri ya da aynı rengin çeşitli tonlarını tanımlayabilmelidir. Günlük kullanımda renklerle ilgili kelime hazinemiz ne yazık ki çok zengin değil. Bu nedenle, bilinen başka nesnelerin renkleriyle benzerlik kurarak ya da birden çok renkle tanımlama yaparak bu eksikliği gidermeye çalışmalıyız. Yanlış anlaşılabilecek benzetmelerden de kaçınmalıyız; örneğin "zeytin rengi" zeytinin türüne göre siyah, gri-yeşil ya da yeşilimsi kahverengi olabilir. Bir diğer önemli nokta da kuşun renk tonlarında ışık miktarı, aydınlanma açısı ve gölgelenmeye ya da çevrenin hakim renklerine bağlı olarak oluşan değişikliklerdir. Yanılgıya düşmemek için varsa çevrede bilinen türlerin benzer renkleri ya da benzer topografik özellikleriyle karşılaştırma yapmak uygun olur.

• Genel görünüm

Tanımlamaya gözlem sahasında gördüğünüz ve kolayca tanımlanabilecek türlerle başlayın. Daha sonra bildik türlere göre nadir türün büyüklüğünü belirtin. Eğer olanaklıysa kuşun hangi aile, cins ya da gruba ait olduğunu (örneğin gündüz yırtıcısı, yağmurcun, küçük ötücü vb.) not edin. Bazı durumlarda daha spesifik tanı mümkün olabilir; örneğin çulluk, kuyrukkakan gibi. Diğer kuş türleri ile ilk bakışta zıtlık oluşturan özellikleri de bu noktada belirtilebilir: "Bir küçük halkalı cılıbıta benziyordu ancak % ıo daha iri ve daha soluk renkliydi" gibi. Yine ilk bakışta dikkat çeken bariz özelliklerini; tümüyle mavi, kanadı beyaz, göğsü kırmızı gibi, belirtin.

• Detaylı tanımlama

Sistematik olarak baş-boyun bölgesi, sırt, göğüs ve karnı tanımlayın, belirgin renk özelliklerini vurgulayın. Örneğin; "Alından başlayıp baş arkasına dek uzanan belirgin krem rengi bir kaş çizgisi vardı" ya da "Koyu kahve-siyah kulak örtüleri soluk kahverengi zeminde belirgin olarak fark ediliyordu" gibi. Kafa şekli (dik alın, yuvarlak, düz tepeli vb.), kaş, sürme, tepe, tepe çizgisi, bıyık gibi dikkat çeken bölgelerin özelliklerini yazın. Pek çok türde göz pınarının renkleri, kaş hattı ve sürmenin göze göre başlangıç ve bitiş noktaları, kulak örtülerinin renkleri önemlidir. Göz büyüklüğü, gaga uzunluğu ve gaga şekli son derece önemli olduğundan bunları tanımlayın, gerekirse çizimle gösterin. Göz büyüklüğünü ve gaga uzunluğunu gaga dibi-göz ön kenarı uzunluğuna oranlayın. Gaganın kalın ve ince kısımlarını, ucunun kancalı, küt ya da sivri olup olmadığını, açısını yazın. Görülebiliyorsa gaga dibindeki çıplak deri örtüsünün şeklini, rengini ve yaygınlığını belirtin. Yine görülebiliyorsa burun deliğinin şeklini, uzunluğunu ve gaga üzerindeki yerini tanımlayın. Gaga renklerini çene, gaga dibi, gaga ucu, kesici kenarlar ya da gaga sırtındaki özelliklere göre tanımlayın. Varsa ağız kenarlarının (gape phalanges), görülebiliyorsa ağız içinin rengini tanımlayın. Gözünü görebiliyorsanız iris rengini, orbital ve göz halkalarının kalınlık ve renklerini belirtin.

Pek çok türü tanımlarken sırtta beyaz hatların bulunması, karın-kuyrukaltı-göğüs arasında kontrast olması gibi özellikler önem kazanır. Özellikle kıyı kuşlarında omuz tüylerinin (omuz örtülerinin) kanadın hemen üzerinde oluşturduğu iki ya da üç sırada tüylerin renkleri ve şekilleri yaş ve tür tayini açısından önemlidir. Göğüste, karında ve karın yanlarında bulunan enine çizgi, boyuna çizgi, ok başı şekli, benek gibi özellikler belirtilmelidir. Kanat özelliklerini, küçük, ortanca ve büyük kanat örtülerini, kın tüylerini, ikincil tüylerinin oluşturduğu paneli ve görünüyorsa birincil tüyleri tanımlayın. Alula ve birincil kanat örtülerine, ve bunların birbirlerine oranına, kanat örtülerinin ucundaki renklerin yan yana eklenerek oluşturdukları bantlara, bunların renk ve kalınlıklarına dikkat edin. Birincil uçuş tüyleri seçilebiliyorsa kaç tane tüy ucunun görülebildiğini kaydedin. Birincil uçuş tüylerinin görünen kısmının kın tüylerinin tamamının uzunluğuna oranını belirtin (birincil uzantısı). Kanat ucunun kuyruk ucuna göre konumunu tarif edin (biraz geçiyordu, belirgin olarak geçiyordu, aynı uzunluktaydı, daha kısaydı gibi). Kuyruğun renk, uzunluk ve şekil özelliklerini not edin. Kuyruk üst ve alt örtülerinin kuyruğun ne kadarını örttüğüne dikkat edin.

Bacakların görülebilen kısımlarını, uzunluklarını ve renklerini tanımlayın. Tüylenmenin nereye kadar devam ettiğini belirtin; örneğin tarsus tüylüydü, parmaklara kadar tüylenme vardı gibi. Özellikle yırtıcı kuşlarda bacakları örten tüylü kısımlarda bulunan enine ya da dikine çizgileri not edin.

Uçuşta görülen türler için kanadın şekil ve uzunluğunu, kol ve el kısımlarının birbirine göre oranını, kanatta bulunan koyu ya da açık renk alanları, bant ve çizgileri, kanat altının renklenme özelliklerini kaydedin. Kuyruğun şekil ve uzunluğunu, kuyruksokumunun, kuyruk üstü örtülerinin ve belin renklerini, bunların şekil ve yaygınlığını, dış kuyruk tüylerinin rengini, parmak ya da tarsusun uçarken kuyruk ucundan geriye uzanıp uzanmadığını, baş ve boynun uçuşta nasıl taşındığını belirtin.

• Ses, ötüş ve davranış

Özellikle yabancı dilde yayınlanmış kitaplarda kuşların ses ve ötüşlerinin yazılı tanımlarını anlamak neredeyse imkansızdır. Çeşitli CD ve kasetlerden dinleyerek öğrenmek daha yararlıysa da özellikle bazı ötücü kuşlarda yerel "lehçelerin" Türkiye için uygun olmayabileceğini akılda tutmak gerekir. Sesleri olabildiğince herkesin bildiği mekanizmalara atıfta bulunan benzetmelerle tanımlamaya çalışın. Örneğin masanın kenarına tarak sürtüyormuş, kırbaç şaklatıyormuş gibi vs.

Tekrarlanan seslerin sıklığını, dizinin seyri boyunca frekans, ritim ve volüm değişikliklerini kaydetmek yararlı olabilir. Örneğin ağaçkakan "takırtılarında" toplam süre, frekans ve volüm önemlidir. Pek çok ötleğenin ötüşü ilk bakışta birbirine benzer ancak şarkının söylenme hızı farklı olabilir. Bir tür şarkıyı canından bezmiş, şekilde söylerken, diğeri aynı şarkıyı son derece enerjik bir üslupla söyleyebilir. Şarkı içinde tekrarlanan bölümlere ya da benzer şarkıların farklı bölümlerine özellikle dikkat edilmelidir. Belli tür vokalizasyonları olan kuş gruplarından yaygın olanların (örneğin, büyük baştankara, kirazkuşu, saka, kamışçın, maskeli ötleğen, çıvgın gibi) ötüşleri iyi bilinirse duyulan sesin değerlendirilmesi ve tarif edilmesi daha kolay olur.

Bunlar dışında kuşun nasıl davrandığı da tanımlama açısından büyük önem taşır. Yırtıcı kuşlarda uçuş davranışı tanımlamanın en önemli kısımlarından biridir. Örneğin yalnızca devriye şeklinde bakan bir delice uzaktan Circus olarak tanımlanabilir ya da böylece askıda kalan yırtıcı kuş olasılıklarını birkaç taneye indirger. Kıyı kuşları için beslenilen suyun derinliği ve beslenme sıklığı küçük türlerle büyükler arasında farklıdır ve bu farklılık tanımlamada yardımcı olabilir. Örneğin, su çulluklarında kalkıştan sonra izlenen rota tanımlamada önemlidir. Kıyı kuşlarının, kuğu, kaz ve ördeklerin, turna, leylek, balıkçıl gibi pek çok türün sürü halinde uçuş davranışı tanımlamada önem taşır. Örneğin sürü halinde uçan bir grup accipiter büyük olasılıkla yoz atmacadır. Kuşun genel olarak ne yaptığını, beslenip beslenmediğini ve çevrede varsa kendi türdeşleri ya da başka türlerle nasıl ilişkide olduğunu bilmek bazen yararlı olabilir. Özellikle küçük ötücüler ve yelveler arasında kuşun saklanmayı sevip sevmediği önem taşıyabilir.

• Çizimler

Yukarıda tanımlanan özelliklerin pek çoğunu arazide yapacağınız hızlı çizimler üzerine not etmek tarif etmekten daha kolaydır. Amaç sanatsal bir üretim değil notlara görsel destek sağlayan bir "karikatür" oluşturmaktır. Abartmayı sevenler için ötüşteki volüm ve ritim değişiklikleri bile x (zaman) y (volüm) ekseni üzerinde ya da ses perdesini belirten grafikler halinde not edilebilir.

• Son söz

Aldığınız notlar ne denli detaylı ve düzenli olursa olsun tabii ki üç şeyin yerini tutmaz. Bunlardan ilk ikisi olan kuşa ait görüntü ve/veya ses kaydını sağlamak çoğu zaman pek mümkün değildir. Ancak üçüncüsü olan ne gördüğünüze ilişkin samimi kişisel değerlendirmeniz, her zaman arazi notlarınıza eşlik etmelidir. Bu değerlendirme, tuttuğunuz notlarla çelişmeden, olası başka türleri niye düşünmediğinize dair akılcı bir tartışma içermelidir. Özellikle görülmesi daha muhtemel benzer türlere ait veriler varsa çeşitli yaş, cinsiyet, ırk ve mevsimsel değişiklikleri göz önüne alarak neden yaygın olanı değil de daha nadir bir tür gördüğünüzü düşündüğünüzü kanıtlarıyla açıklamalı, şüpheli durumlar varsa gözlemdeki önemli ama eksik kalan konuları açık yüreklilikle ortaya koymalısınız. Nadir bir türün tüm anatomik, topografik ve davranışsal özelliklerini bir kuş kitabını açıp da yazmak teorik olarak mümkündür. Ancak gözlemin gerçek, iddianın samimi olduğunu daha çok bunu nasıl tartıştığınız yansıtır. Son olarak gerçekten nadir bir tür görmüş ama bunu yeterince detaylı kaydetmemiş ve dolayısıyla da iyi tartışamamış olabilirsiniz. İkna olmayanlara kızıp bir dahaki sefere daha iyi gözlem yapmak, görmediğiniz ya da duymadığınız şeyleri görmüş-duymuş gibi davranmaktan daha ahlakidir.

Sancar Barış
Ondokuz Mayıs Üniversitesi


Toygar'dan Kayıtlar (16 Eylül-31 Aralık 2001)

Merhabalar,
Bu sayıdan itibaren "Toygar'dan Kayıtlar" bölümümüz yeni bir formatta sizlerin beğenisine sunuluyor. Hoşunuza gitmesi ümidiyle...

Marmara Bölgesi

Kışla birlikte Marmara'daki tüm sulakalanlar da hareketlendi. Özellikle son yılların en soğuk kışını geçiren Doğu Avrupa'dan zorunlu olarak ayrılan binlerce sukuşu, bu bölgemizden geçerek Anadolu ve Kıbrıs'a uzandı. Bu geçici göçün yankılarını önümüzdeki sayıda daha kapsamlı olarak ele alacağız; ancak önce sonbaharı bitirmemiz gerekiyor. 16 Eylül'de Meriç Deltası'nda görülen, ülkemizdeki en büyük sumru türü olan hazar sumrusunun (Sterna caspia) 23 bireyi en taze kayıt. Bu gezide ve 10-11 Kasım tarihlerinde gözlenen 3 bireyiyle akkuyruklu kartal (Haliaeetus albicilla) türü için dönemin en kalabalık kaydını verdi. Bu tür ülkemizde her mevsim kaydedilebilir olsa da, üreyen çiftlerin zehirlenme, avcılık ve alan tahribatı sonucu azalması yüzünden kış aylarında daha yoğun rastlanıyor. 18 Kasım'da Gala Gölü'nde 337 küçük karabatağa (Phalacrocorax pygmeus) ve 57 tepeli pelikana (Pelecanus crispus) rastlandı. Uluabat Gölü'nden gelen raporlar 2023 küçük karabatak (Phalacrocorax pygmeus), 1100 ak pelikan (Pelecanus onocrotalus), 26 tepeli pelikan (Pelecanus crispus) ve 50 pasbaş patka (Aythya nyroca) gibi çok sayıda önemli tür içerse de gölün durumu hiç de iç açıcı değil. İstanbul Boğazı'ndaki bitmeyen senfoniyse -göç- her yılki gibiydi. Belki de geniş katılımlı bir projeyi çoktan haketmiş olan bu coğrafya, üzerinden geçen yüzbinlerce yırtıcıyı ve ötücüyü kışı geçirecekleri yerlere doğru uğurlarken bizlere de bu güzel anları bir daha yaşamak için önümüzdeki yılı beklemek düştü. Uludağ'dan gelen 1 kara ağaçkakan (Dryocopus martius) kaydını Büyükçekmece'den 18 ve 30 Aralık'da gelen 14 ötücü kuğu (Cygnus cygnus), 1000 altın yağmurcun (Pluvialis apricaria) ve 16 sütlabi (Mergus albellus) kayıtlarıyla birleştiriyor ve bu bölümü bitiriyoruz.

Batı Anadolu

Sonbahar ve kışı oldukça yoğun geçiren bu bölgeden gelen kayıtlar yine dopdolu. 13 Ekim'de Güllük Deltası'nda 2 sarı mukallit (Hippolais icterina) kaydedilirken, 16'sında Batı Toroslar'da bulunan Eren Yaylası'nda, muhtemelen o yörede üreyen 1 kara iskete (Serinus pusillus) ve 8 kırmızıgagalı dağ kargasına (Pyrrhocorax pyrrhocorax) rastlandı. 6 Ekim'de Acıgöl'de sayılan 1200 angıt (Tadorna ferruginea) gölün önemini gösteriyor. Kütahya yakınlarındaki Erenköy'de 30 Ekim'de yol yakınında görülen 2 genç şah kartal (Aquila heliaca) ve 4 genç kara akbaba (Aegypius monachus) bölümümüzün en önemli kayıtlarından birini oluşturuyor. 11 Ekim'de Aliağa Kuş Cenneti'nde gözlemlenen çizgili ötleğen (Sylvia nisoria) ve 15-16 Aralık 2001'de Güllük Deltası'nda görülen 66 küçük karabatak (Phalacrocorax pygmeus) ve 1 izmir yalıçapkınıysa (Halcyon smyrnensis) diğer önemli kayıtlar. Aliağa Kuş Cenneti'nde 29 Aralık'ta kaydedilen 97 tepeli karabatak (Phalacrocorax aristotelis) önemli de olsa bir gün sonra Gediz'de yapılan sayımların yanında sönük kalıyor. Bu sayımın sonucunda 1280 karabatak (Phalacrocorax carbo), 615 tepeli pelikan (Türkiye'de bu güne kadar bilinen en büyük yoğunluk) ve 94 sibirya kazı (Branta ruficollis) kayda geçiyor.

Karadeniz

Bu bölge her zamanki gibi az ve de öz türleriyle karşımızda. 19 Eylül'de Kızılırmak Deltası'nda kaydedilen 1 kıyı çamurçulluğu (Limosa lapponica) ülkemizde az sayıda görülebilen bir göçmen. Belki de ondan daha nadir olan başka bir türse kızıl çaylak (Milvus milvus). Samsun'da 2 Aralık'ta 1 tane gözlemlenen bu yırtıcının kara çaylak ile karıştırılması çok kolay olduğundan Türkiye'deki gerçek durumu hala bir soru işaretidir. Başka bir nadir türeyse Rize Limanı'nda Aralık sonunda rastlandı: 1 genç sümsükkuşu (Sula bassana).

İç Anadolu

Gözlemci ve alan sayısı bakımından Türkiye'nin en şanslı bölgesinden yine bir çok ilginç kayıt var. Önce gelecekte yaygınlaşmasını umut ettiğimiz bir çalışmadan, halkalamadan başlayalım. ODTÜ'de başlanan bu projenin ilk aşamasındaki kayıtlar; 2 sarı mukallit (Hippolais icterina), 2 zeytin mukallidi (Hippolais olivetorum), 1 boz ötleğen (Sylvia borin) ve 3 benekli bülbül (Luscinia luscinia). Sulakalanlardaysa durum bildiğiniz gibi. 23 Eylül 200l'de Konya Kozanlı Gölü'nde 1 bıyıklı doğan (Falco biarmicus), Eylül sonu ve Ekim başında Mogan Gölü'nde 1 balık kartalı (Pandion haliaetus), 74 Pasbaş Patka (Aythya nyroca), 1 benekli sutavuğu (Porzana porzana), 3 kızılboyunlu batağan (Podiceps grisegena) ile 2 buğdaycıl (Luscinia svecica) kaydedildi. Yine aynı dönemde yırtıcıların başkenti Kızılcahamam'da 1 kızıl akbaba (Gyps fulvus), 1 sakallı akbaba (Gypaetus barbatus), 18 kara akbaba (Aegypius monachus), 1 şah kartal (Aquila heliaca) ve 1 bıyıklı doğan (Falco biarmicus) görüldü. Kulu Gölü'nün gerçek bir göç vahası olduğu da bu tarihler arasında gelen kayıtlarla artık daha iyi anlaşılıyor. Alanda 14 Ekim'de 2 telli turna (Anthropoides virgo), 20 Ekim'de 1 dağ cılıbıtı (Charadrius morinellus) ve 1 sarıbacaklı kumkuşu (Calidris temincki), 28 Ekim'de 1 küçük suçulluğu (Limnocryptes minimus) görüldü. 1 Aralık'da kaydedilen en az 5000 boğmaklı toygar (Melenacorypha calandra) ve 8 Aralık'da görülen 1 kara iskete (Serinus pusillus) de bu alanı kullanan diğer kuşlardan. Kayseri civarından gelen kayıtlarsa bölgeye has zenginliği yansıtıyor. Kuşçu Köyü'nde 14 Ekim'de 1 aksırtlı kuyrukkakan (Oenanthe finschii), Hisarcık'da 4 Kasım'da 3 çulluk (Scolopax rusticolla) ve 11 Kasım'da ÖKA potansiyeli taşıyan Ağacaşar Barajı'nda 140 boz ördek (Anas strepera), 2 kaya kartalı (Aquila chrysaetos) ve 131 turna (Grus grus) kaydedildi. Ancak bu kayıtları bile unutturan birkaç kayıt vardı ki bunların başında 17 Aralık'da Avanos-Nevşehir'de, Kızılırmak boylarında kaydedilen 1 izmir yalıçapkını (Halcyon smyrnensis) geliyor. Bunun kadar albenili gözükmese de 18 Aralık'da Ovaçay-Ankara'da yapılan gezi 2 hoş kayıt içeriyor: 1 kara çaylak (Milvus migrans) ve 1 büyük örümcekkuşu (Lanius excubitor). Yılı kapatırken ise son sözü Mogan söylüyor: 22 Aralık' da 37 ötücü kuğu (Cygnus cygnus) ve 29 Aralık'da 2 karabaş patka (Aythya marila).

Güney Anadolu

Göksu Deltası'nda 18 Eylül'de kaydedilen 45 yaz ördeği (Marmaronetta angustirostris) azımsanamaz bir kayıt. Aynı şekilde Burdur Gölü'nde 7 Ekim'de görülen 5000 karaboyunlu batağan (Podiceps nigricollis) ve 62 kaşıkçıyla (Platalea leucorodia) 28 Ekim'de görülen 6 kızılboyunlu batağan (Podiceps gresgena) çok önemli kayıtlar. 30 Eylül'de Eğirdir Aksu arasında seyreden bir otobüsün camından gözlemlenen 40 aladoğansa (Falco vespertinus) bir daha görünmek için bizi gelecek Nisan'a kadar bekletecek gibi görünüyor. 21-23 Ekim'de Birecik'te düzenlenen organizasyon sırasında kayda geçen yırtıcılara ülkemizde pek de sık rastlanılmıyor: 1 balık kartalı (Pandion haliaetus), 2 tavşancıl (Hieraaetus fasciatus) ve 1 ulu doğan (Falco cherrug). Gelenekselleşmesi düşünülen Belen Festivali için 28 Eylül'de Hatay'a giden kuşçulardan bazılarıysa Afrika yolundaki göçmenlerden bir kısmını kayda geçirdi: 3424 küçük orman kartalı (Aquila pomarina) ve 900 ak pelikan (Pelecanus onocrotalus). Aralık ayı boyunca Göksu Deltası'nda yapılan çalışmalarda çok sayıda yırtıcıya rastlandı: 1 akkuyruklu kartal (Haliaeetus albicilla), 1 kara akbaba (Aegypius monachus), 5 bozkır delicesi (Circus macrourus), 1 çayır delicesi (Circus pygargus), 78 şahin (Buteo buteo), 9 büyük orman kartalı (Aquila clanga), 3 şah kartal (Aquila heliaca), 1 bozkır kartalı (Aquila nipalensis), 2 bıyıklı doğan (Falco biarmicus) ve 1 kır baykuşu (Asio flammeus). 29 Aralık'da Kozanlı'dan gelen 1 izmir yalıçapkını (Halcyon smyrnensis) kaydı ile bu bölümü de noktalıyoruz.

Doğu Anadolu

Dönem boyunca elimize ulaşan tek kayıt bir göç durağını müjdeler gibi: 3 Ekim, Hazar Gölü, 16 küçük orman kartalı (Aquila pomarina) ve 96 şahin (Buteo buteo). Kuş gözlemciliğinin kısa zamanda yaygınlaşmasıyla umarız bu bölgemizden daha çok kayıt alır duruma geliriz.

TOP 5 Kayıt:

1) Tepeli pelikan (Pelecanus crispus) , 615, Gediz Deltası, EKGT
2) İzmir yalıçapkını (Halycon smyrnensis) 1, Avanos-Nevşehir,Gökhan Güven
3) Kızıl çaylak (Milvus milvus) 1, Samsun, Sancar Barış
4) Kara akbaba (Aegypius monachus) 1 (yarı erişkin), Göksu Deltası, Edwin Vaassen
5) Karabaş patka (Aythya marila) 2, Mogan Gölü, Barbaros Demirci & Ekin Uçar
    Sümsükkuşu (Sula bassana) 1 (genç), Rize limanı, Süleyman Ekşioğlu

• Bu kayıtlar Toygar'a ulaşan raporlardan derlenmiştir.
Tüm katılımcılara ve bize kayıtlarını bildiren Morton Kavaney'e teşekkür ederiz.

Bu sayıda kayıtların kimlerden alındığı yazılamadı.
Önümüzdeki sayıdan itibaren kayıtları alanların isimlerini yazmaya devam edeceğiz.



Trakya Üniversitesi Kuş Gözlem Topluluğu (TÜKUT)


Trakya Üniversitesi Kuş Gözlem Topluluğu (TÜKUT), Kasım 200l'de resmen kuruldu. Bugün 60 kişiden oluşan topluluğumuzun üyeleri çoğunlukla Biyoloji Bölümü öğrencileri olmakla birlikte aramızda akademisyenler, diğer fakülte ve yüksek okullardan üyeler de bulunuyor.

TÜKUT'un genel ilkeleri; öğrencilerin Atatürk ilkeleri doğrultusunda toplumsal ve kültürel gelişmelerine yardım etmek, beden ve ruh sağlıklarını korumak, onların araştırmacı ve yaratıcı kişiler olarak yetişmelerine olanak sağlamak, boş zamanlarını değerlendirmektir.

Amaçlarımız:

- Yöremizdeki kuşları teşhis etmek, yaşam ortamları, üremeleri, yayılışları, sayıları, göç ve davranışları hakkında bilgi toplamak; karşı karşıya bulundukları tehditleri belirleyerek çözüm önerileriyle birlikte çeşitli platformlara taşımak,
- Nesli tükenmekte olan türlerin ve yaşam alanlarının korunmasına ve iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak,
- İnsanlara doğayı, doğa fotoğrafçılığını sevdirmek ve doğa koruma bilincini yerleştirmek,
- Öğrencilerin boş zamanlarını en güzel ve yararlı biçimde değerlendirmelerini sağlamak, aralarındaki dostluğu pekiştirmek,
- Üniversite bünyesinde çeşitli sosyal etkinlikler düzenlemek,
- Edinilen tüm bilgileri yurdumuzdaki diğer kuş gözlem topluluklarıyla paylaşarak, başta Trakya olmak üzere Türkiye kuş faunasına katkıda bulunmak,
- Trakya Üniversitesi'nin tanıtımına katkıda bulunmak.

Etkinliklerimiz:

- Bölgemizdeki önemli kuş alanlarında düzenli gözlemler yapmak,
- Gözlem sonuçlarını internet aracılığıyla Türkiye'deki diğer kuş gözlem topluluklarıyla paylaşmak,
- Kuşlar ve yaşamalanlarıyla ilgili elde edilen olumlu ya da olumsuz sonuçları çeşitli platformlarda dile getirerek konuyla ilgili kuruluşların dikkatini çekmek,
- Doğa fotoğrafçılığını geliştirmek, seminerler yoluyla insanlara doğa koruma bilinci kazandırmak,
- Çeşitli kültürel ve sosyal aktivitelerde bulunmak.

YrdDoç.Dr. Mustafa KAYA
TÜKUT Akademik Danışmanı

KONFERANSA DAVET 


Özgürce uçabilmek bir kuşun en doğal hakkı, en büyük varoluş nedenidir. Bu nedenle onların özgürlüğünü kısıtlayan ne varsa kaldırıp atmak gerekir. Bu da ancak biz kuşçuların birlik ve beraberliğiyle mümkün; o zaman haydi bakalım şimdi yine birlik ve beraberlik zamanı, bilgilerimize bilgi katma zamanı. Çok şey öğrenelim ki onlar için daha sıkı savaş verelim. Yalnızca kuş gözlemcisi olmak değil, bilinçli kuşçu olmak önemli. Haydi öyleyse, zaman konferans zamanı. Bu yıl 20-23 Nisan 2002 tarihlerinde Samsun'da gerçekleşecek olan 5. Kuş Gözlem Konferansı'na hepinizi OMÜKUŞ olarak kucak dolusu sevgiyle bekliyoruz.
Katılım için başvuru adresi: fazilet ÜKER: fazilet-uker@yahoo.com
Ayrıntılı bilgi içini: Arzu GÜRSOY: agursoy@omu.edu.tr




Doğal Hayatı Koruma Derneği tarafından üç ayda bir hazırlanır.
DHKD Merkez Ofisi: Büyük Postane Caddesi NO:43-45 Kat:5-6 Bahçekapı-Istanbul
Tel: (0 212) 528 20 30 Faks: (0 212) 528 20 40 e-posta: kelaynak@dhkd.org. http://www.dhkd.org
Ankara Ofisi: Anafartalar Caddesi 17/5 Ulus, Ankara
Tel: (0 312) 310 28 45 . (0 312) 310 33 03 (2 hat) Faks: (0 312) 310 66 42 e-posta: ankara.ofis@dhkd.org
Yayıma Hazırlayan: Bahtiyar Kurt
Düzelti: Ceren Üzel
Tasarım ve Uygulama: PENCERE Grafik Tasarım Tel: (0 212) 289 21 49 e-posta : pencere.graf@superonline.com



30 Temmuz 2012 Pazartesi

Sayı 9



Güneşin Toprakları


Eski zaman gezginlerinin anlattığı bilinmeyen Doğu’ya yolculuk gibi bir şeydi bizim Birecik maceramız. Çoğumuz daha önce hiç böyle farklı bir kültürün içinde bulunmamıştı. Gerçi hala ülkemizdeydik ama ikliminden insanına, sokaklarından yemeklerine başka bir diyardaydık sanki. Amacımız bu diyarın kuşlarını keşfetmekti ve biz Türkiye’nin dört bir yanındaki kuş gözlem topluluklarından Birecik’in tozunu yutmaya, Fırat’ın mavisini seyre dalmaya gelmiştik.

Birecik Fidanlık Müdürlüğü'nün bahçesindeki korulukta ta küçük bir kamp alanı oluşturduk. Geceyarısı peçeli baykuşların öttüğü bu koruluk anılarımızda hoş bir gülümseme bıraktı. Gündüzlerimizi Birecik'in taşını toprağını arşınlayarak, kum kekliği, alaca yalıçapkını ve nice başka türler arayarak geçirdik. Yorulduk, susadık, düştük ama hep güldük; kuş gözlemenin tadına vardık.

Birecik’teki ilk günümüzde Kelaynak Üretme İstasyonu’nu ziyaret eden İbrahim Özbey’den kelaynakların son durumu hakkında bilgi aldık. Sonrasındaysa Fırat’ın kurumuş bir kolunun vadisinde, sarp kayalar arasında bir gözlem macerası yaşayıp, kuş gözlemcilerinin aslında kaya tırmanma konusunda da ne denli başaralı olabileceğini bizzat deneyerek öğrendik.

İkinci gün programımızda Halfeti vardı. Güne Halil Özbey ve Menderes Kılıç tarafından kahvehanede ikram edilen sabah kahvaltısıyla başladık. Masmavi Halfeti’ye karşı şarkılar söylerken, Çiftlik Köyünden Sami’nin kendi tarlasından getirip bizimle paylaştığı taze fıstıklarını, yolda durduğumuzda tarlasını sularken karşılaştığımız yaşlı bir amcanın dalından yeni kopmuş cevizlerini yedik. Bir kez daha Doğu insanının konukseverliğine hayran olduk. Halfeti, Birecik Barajı suları altında kalan yarısıyla bize insanın kendi hayatını nereden nereye taşıdığını ve doğaya hakim olma çabasını anlattı. Rum Kale'ye doğru çıktığımız tekne gezisinde bir tarihi
geçip başka bir zamanın izlerine uzandık. Tüm değişenlere karşın süzülmeyi sürdüren tavşancılı heyecan içinde izledik. Rum Kale kıyılarında kimimiz kendini Fırat’ın serin sularına atarken, kimimiz de azimle tırmandığı kayalıkların ötesinde pembe göğüslü ötleğen ve büyük kaya sıvacısı gördü. 

Gezi programımızın son gününde, yol boyunca köy çocuklarına el sallaya sallaya gittiğimiz Kargamış baraj gölünde çoğumuz balık kartalını ilk defa gördük. Mola süresince kılkuyruk bağırtlak görme umuduyla gezip, uludoğanla karşılaştık. Bu gerçekten harika bir sürprizdi.

Birecik, tozun maviye boyandığı, kuş gözlemcilerinin yeni türler ve lezzetlerle tanıştığı bir kertik oldu gezi kütüğümüzde. Geri dönmek gelmese de içimizden, bir zamanlar kelaynaklarında yaptığı gibi zamanı gelince toparlanıp, kulaklarımızda “Hello, What’s your name?” sesleri, dudaklarımızda isot acısıyla bu güneş topraklarından ayrıldık. 


Birecik Kaymakamı Ali Çınar, Birecik Belediye Başkanı Mahmut Mirkelam, Birecik Emniyet Müdürü Mehmet Tülek, Birecik Fidanlık Müdürü Ahmet Karayılan, Cafer Orhan, Kahvehaneler Odası Başkanı Menderes Kılıç’a, bütün fidanlık çalışanları ve özellikle Salih Özbey’e tüm yardımları ve konukseverlikleri için teşekkür ederiz. Ayrıca, ev sahipleri Abdullah, Müslüm, Mücahit, Habeş ve Sami’ye, organizasyon ekibine en içten sevgilerimizi sunarız.

Özge Çelik ve Zeren Gürkan
ODTÜ Kuş Gözlem Topluluğu


Kelaynakların Son Durumu


Kuşçu Bülteni'nin 7. sayısında sözü edilen kelaynakların (Geronticus eremita) son durumunu bildirmek ve bu yılki üreme başarısını müjdelemek için yeniden merhaba.

Bu yıl üreyen 10 çiftten toplam 20 yeni yavru kazandık. 20 yavrudan yalnızca bir tanesi 9 Mayıs'ta yuvasında ölü olarak bulundu. Geri kalan 19 yavrunun hepsi tüylendi ve uçmayı başardı. İlk uçuş 25 Mayıs’ta gerçekleşti. Hemen hemen 4 Haziran’a kadar bütün yavrular uçmayı başarmıştı. Bu yıl 19 uçabilen ve artık kendi kendilerine beslenebilen yavrunun büyük başarı sayılmasının nedeniyse aşağıdaki tabloda önceki yıllarla karşılaştırmalı olarak görülmektedir.

Erişkinlerin sayısı 42'yken başlayan gözlemler, ne yazık ki 1 erişkin kuşun kaybolması sonucu 41 olarak bitti. Bu kuşun kaybolmasının nedeniyse bilinmiyor. Bugün Türkiye kelaynak popülasyonu 19'u yavru, 41'i erişkin olmak üzere toplam 60 bireyden oluşuyor. Bu yıl 2 yavrunun çok üzücü bir biçimde yaralanması, kuşların kafeslere kapatılmasını hızlandırdı. Yaralanan yavrulardan birinin kanadı radius ve ulna kemiklerinden 3 parçalı olarak kırıldı. Kuş, 14 Temmuz'da, üstü bir kıyıdan diğerine elektrik telleriyle çevrili bir şantiyedeki havuzcuklarda bir çocuk tarafından bulundu. Bir gün önceki sayımların tam olması, kuşun bulunduğu gün yaralandığının bir kanıtıydı.

Kuşa ilk müdahale Birecik'te veteriner hekim, Celal İncedal tarafından yapıldı. Sonra ki tedavi de, Taner Hatipoğlu ve Andrew A. Cunningham'ın* önerileri doğrultusunda yine Celal İncedal tarafından sürdürüldü. Kuşun yaralanma sebebinin elektrik telleri olduğu düşünülüyor.

Diğer yaralı kuşsa 18 Temmuz’da, bacağı kırıl olarak beslenme alanından uçtuğunda fark edildi. Diğer kuşların yeniden tarlaya konmasına karşın bu kuş konamayıp güneye doğru uçmaya devam etti. 2 gün üretme istasyonuna geri dönmeyen kuş, 20 Temmuz da üretme istasyonunda tekrar görüldü. Bu kuşun tedaviside kanadı kırık kuşta olduğu gibi yapıldı. Bu kuşun bacağı femur kemiğine 1/3 uzaklıktaki yerden tekli olarak kırılmıştı. Kuşun yaralanma nedeni hakkında bir yorum yapamıyoruz.

Bütün bu gelişmeler ve yaşan olaylar gelecekte, üretme istasyonunun yönetimi için gerekli olabilecek birkaç öneriyi de beraberinde getirdi. 16 Temmuz’da, son olaylarında etkisiyle, görevliler tarafından kuşları kafese koyma kararı alındı. Bu tarih oldukça erken olmasına karşın alınabilecek en risksiz karardı. Temmuz’un 18’inden 26’sına kadar, toplam 8 gün süren kafese kapatma işlemi sonunda Birecik’teki kelaynak populasyonunun bu yılki özgür uçma zamanı bitti. Ayrıca eklemek gerekir ki, 1990’dan buyana olduğu gibi bu yıl da kışlama alanlarından hiçbir birey koloniye katılmadı. 2 Mayıs’tan Temmuz sonuna kadar yapılan gözlemler, yerel halkın da aralarında olduğu ilgili kişilerle yapılan fikir alışverişleri gelecek yıllarda neler yapabileceğimiz konusunda  bize çok yararlı bilgiler verdi.

Gelecek yıl yine kuşlar doğaya bırakılacak ve umarım aynı üreme başarısıyla sonraki yıllara umutlarımızı taşıyacağız.




Kaynak
BOWDEN Christopher G.R. & TAVARES jose. RSPB Summary of vis it 18-20 December 2000.
* Head of Wildlife Epidemiology, Institute of Zoology, Zoological Society of London

Nuri Özbağdatlı


Samsun Çevre Eğitimi Projesi


19 Mayıs Üniversitesi Kuş Gözlem Kulübü, Ekim 200l'den itibaren Samsun'da bulunan iki ilköğretim okulunda Çevre Eğitimi Projesi'ni uygulamaya başladı. Birdlife International ve Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneği tarafından koordine edilen projenin sponsorluğunu birçok doğa koruma projesine de destek veren The Nando Peretti Foundation üstlendi.

Çevre Eğitimi Projesi’nin ana hedefi; halihazırda izlenen önemli kuş alanlarında bulunan ilköğretim okullarında çevre eğitimi programlarını uygulayarak, özellikle kuşların korunmasına yönelik yerel bilincin artmasına katkıda bulunmaktır. Samsun’daki uygulamanın amacıysa, Kızılırmak Deltası yakınlarındaki iki ilköğretim okulunda kuş ağırlıklı bir çevre eğitim programı yürüterek , diğer önemli kuş alanlarında bulunan okullara da örnek olmaktır.

Şu an Çevre Eğitimi Projesi’nde toplam 18 kişi görev alıyor. Bu kişileri iki grup halinde, çarşamba ve cumartesi günleri ilköğretim okullarına giderek, doğayla ilgili mesajları çocuklara kendi dillerinde, yani oyunlarla iletiyorlar. Proje kapsamında ele alınan konu başlıkları; “Ekoloji, Su, Hava, Toprak, Biyolojik Çeşitlilik ve Sürdürülebilir Yaşam”. Bu konular DHKD’nin hazırlamış olduğu “Gönüllü Çevre Eğitim Kılavuzu”nda yer alıyor. Her konu sonunda çocuklara yönelik konuyla ilgili etkinlikler, oyunlar bulunuyor. Haftada yaklaşık iki saat okullara gidilerek yürütülen proje bir yıl sürecek.

Projenin bir yılı sonunda edineceğimiz deneyimler doğrultusunda bu çalışmanın Türkiye’nin diğer illerinde de yaygınlaştırılması için çalışmalar gerçekleştirilecek. Eğer sizlerde bu proje hakkında ayrıntılı bilgi edinmek ya da çocuklarla oyun oynayarak doğa korumaya katkıda bulunmak istiyorsanız proje koordinatörleri Cemal Özsemir ve Fazilet Üker’le iletişim kurabilirsiniz:
fazilet_uker@yahoo.com
balabancemal@yahoo.com

Burcu Arık
Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneği

Kuş Meraklılarının Kitabı
“Türkiye ve Avrupa’nın Kuşları”


Tüm kuş gözlemcilerinin yıllardır beklediği, kuşlar konusunda çok önemli bir kaynak kitap olan “Türkiye ve Avrupa’nın Kuşları” en sonunda Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneği’nin çabalarıyla doğa severlerle buluşuyor. Orjinali İngiltere’de HarperCollinsPublishers tarafından yayımlanan bu kitap, kuş gözlemcisi Kerem Ali Boyla tarafından Türkçe’ye çevrilerek Türkiye’ye uyarlandı. İngilizce baskısı Hermann Heinzel, Richard Fitter, John Parslow tarafından hazırlanan kitap Türkçe olarak kuşlar üzerine hazırlanan en kapsamlı ilk yayın olma özelliğini taşıyor.

Garanti Bankası, RSPB (İngiltere Kraliyet Kuşları Koruma Derneği) ve Birdlife'ın (Dünya Kuşları Koruma Örgütü) katkılarıyla hazırlanan kitapta, Türkiye ve Avrupa'daki bütün kuş türleri, görülebilecekleri bölgeler, göç yolları 3000'den fazla renkli resim ve haritayla tanıtılıyor. Tüm Dünya’da sağlıklı ekosistemlerin en önemli göstergesi olarak kabul edilen kuşlar hakkında detaylı bilgilerin verildiği kitap, yalnızca kuş gözlemcilerinin değil herkesin doğa gezileri sırasında çantasında bulundurması gereken bir kaynak niteliğini taşıyor. Yıllardır kuşlar ve kuş gözlemciliğiyle ilgili çalışmalar yürüten Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD), “Türkiye ve Avrupa’nın Kuşları” kitabıyla barındırdığı kuş türleri açısından çok zengin olan Türkiye’de, bugüne kadar eksikliği duyulan bir bilgi açığını kapatıyor.

Türkiye çapında dağıtımı Literatür Dağıtım ile yapılacak olan kitabı Ocak ayından itibaren DHKD ofislerinden ve Türkiye'deki çeşitli kitapçılardan 29 Milyon TL'ye edinebilirsiniz. Eğer kuş gözlem topluluğu üyesiyseniz bu kitabı %40 indirimle alabilirsiniz.

Türkiye'nin Önemli Kuş Alanları - 2 

O zamanlar İzmir'de oturuyordum. Bir gün DHKD logolu bir zarf geldi eve. Zarfı heyecanla açtım. İçinden üstünde çeşitli kuş adları ve karşılarında farklı slaytlar olan bir deste kağıt çıktı. Kağıtlara bir de kısa not iliştirilmişti. Aklımda kaldığı kadarıyla not şöyle diyordu: "Güven'im sen bu ÖKA işlerini çok seversin. Bak bakalım yeni ÖKA türleri var mı... " Notu yazan ustam Murat Yarar'dı. Listeyi inceledikçe daha da heyecanlanıyordum. Önce Gediz'deki kayıtları koydum önüme. Hangisi ÖKA kriterlerini sağlıyor, hangisi sağlamıyor diye. Arkasından haritalar açıldı; annemin bütün muhalefetine karşın evde yapılan arkeolojik kazılar sonunda daha da eski kayıtlar döküldü ortaya. Acaba fark etmeden yeni ÖKA bulmuş muyumdur diye öyle bir coşmuş olmalıyım ki, gecenin bir yarısına kadar yüzlerce sayfa kuş kaydı taramışım. Sonuç mu? Koca bir sıfır. Gediz Deltası'nın ÖKA'lığını tescilleyen yeni gözlemlerden başka bir şey, yani yeni bir ÖKA bulamamıştım. 

O gece hüsranla sonuçlanmış olsa da, sonraki günlerde neredeyse ezberlemeye başladığım ÖKA kriterleri sayesinde hayatımın en keyifli anlarını yaşadım. İlk olarak, 1996'da izmirli kuşçu dostlarımla birlikte Ildır Körfezi Adaları'nı bulduk. Ildır'ı, 1997 yılında Ayvalık Adaları, Bakırçay Deltası ve Karaburun takip etti. DHKD'de çalışmaya başladıktan sonraysa işin boyutu tamamen değişti. DHKD'deki ekip arkadaşlarımla beraber Güneydoğu'da, Doğu'da, Konya Havzası'nda, Marmara'da, Akdeniz'de ve daha pek çok bölgede çok sayıda yeni ÖKA ya da olası ÖKA tanımladık.  Bunların arasında beni en çok etkileyen Bolkar Dağları oldu. Sakallı akbabadan, kızıl akbabaya, bıyıklı doğandan urkekliğe kadar birçok tür açısından ÖKA kriterlerini sağlayan bu muhteşem dağ silsilesinin keşfi DHKD'nin 1998 yılındaki Konya Projesinin en güzel anlarından biriydi.

Benim ÖKA kriterleriyle tanışmamdan bu yana 6 yıl geçti. Bu kısa süre zarfında Türkiye kuşlarını yeni ÖKA'ların keşfinden çok daha fazla ilgilendiren iki büyük gelişme yaşandı. Birincisi; bilinen ÖKA'ların büyük kısmı yok olma noktasına geldi. Samsam Gölü, Suğla Gölü, Hotamış Sazlığı ve Ereğli Sazlığı, söylemeye dilim varmıyor ama, geçen süre içinde yitirdiğimiz ÖKA'lar. Durumları bunlardan az daha iyi olsa da bıçak sırtında onlarca ÖKA daha var ve elimizden geleni yapmazsak onlar da avuçlarımızın arasından kayıp gidecek. İkinci gelişmeyse ilkinin tersine çok olumlu. Türkiye'de kuşçuluk 10-15 adamın merakı olmaktan çıkıp yüzlerce insanın yaşam biçimi haline dönüştü. Kuşları ve ÖKA'ları heyecanla konuşan yüzlerce Murat ve Güven yetişti. Artık ÖKA'ların keşfinde ve korunmasında en önemli rolü Türkiye'nin bu genç kuşçularının oynayacağına inanıyorum.

İsterseniz yazının buraya kadarki bölümünü uzatılmış bir not olarak kabul edelim ve artık Murat'ın gönderdiği zarfın içinden çıkan diğer kağıtlarla tanışmaya başlayalım.

ÖKA Kriterleri

Türkiye'de Önemli Kuş Alanları 'nın belirlenmesi için üç ana grup ÖKA kriteri kullanılıyor. Bunlar alfabenin ilk üç harfiyle adlandırılıyorlar: A, Bve C. "A" grubundaki kriterler Dünya ölçeğinde önemli alanları, "B" grubundakilerse Avrupa ölçeğinde önemli alanları tanımlamak için kullanılıyor. "C" kriterleri, AB Kuşları Koruma Yönetmeliği’ne göre korunması gereken alanları belirleme işlevini görüyor. Pratik anlamda "A" ya da "B" kriterlerini sağlayan hemen hemen bütün alanlar “C”  kriterlerini de sağlamış oluyor. Öte yandan bazı alanların yalnızca "C" kriterlerine göre önemli olup (AB ölçeğinde değer taşıyan alanlar) diğer kriterlerden hiçbirini sağlamaması söz konusu olabiliyor.

“A” Kriterleri

Bu üç grup içinde en önemlisi Dünya ölçeğinde önemli' alanları tanımlamaya yarayan "A" grubu. O yüzden bu grubu en ince ayrıntısına kadar tartışmaya çalışacağız. Kendi içinde dört gruba ayrılan "A" kriterlerinin özetini Tablo 1'de bulacaksınız.

Tablo 1. A grubu ÖKA kriterlerinin özeti.

Bu sayıda yalnızca A1 kriterlerinin üzerinde ayrıntısıyla duracağız ve geri kalan "A" grubu kriterlerini bir sonraki sayıda inceleyeceğiz. A1 kriterleri, Tablo 1'deki tanımından da anlaşılacağı gibi, yalnızca nesli Dünya ölçeğinde tehlike altında olan kuşlar için önemli alanları tanımlamakta kullanılıyor. Bu nedenle, A1 kriterlerinin rakamsal kotaları bir ülkeden diğerine değişiklik göstermiyor. Bu kriteri Türkiye'de düzenli olarak görülen nesli Dünya ölçeğinde tehlike altındaki 25 kuş türü için kullanmak mümkün. Bu türler için gerekli en düşük popülasyon aşağıda açıklanan mantık doğrultusunda belirleniyor. 

Eğer bir kuş türünün Dünya ölçeğindeki tehlike kategorisi IUCN kriterlerine göre "CR" (Yok olma sınırında) ya da "EN"yse (Tehlikede), bu türün düzenli olarak bulunduğu bütün alanları ÖKA listesine dahil etmek olanaklı. Bu iki gruba giren türler Dünya'nın en nadir kuşları arasında yer aldıkları için yaşadıkları bütün alanlara koruma önceliği verilmesi gerekiyor ve herhangi bir rakamsal kota aranmıyor. Türkiye' de söz konusu statülere sahip üç kuş türü görülüyor; kelaynak (Geronticus eremita) (CR), dikkuyruk (Oxyura leucocephala) (EN) ve ince gagalı kervançulluğu (Numenius tenuirostris) (CR).

Ancak bir kuş türü nispeten daha iyi durumdaysa; yani "VU" (Hassas), "CD" (Korumaya bağımlı), "DD" (Yetersiz bilinen) ya da "NT" (Tehlike altına girebilir) kategorilerinden birine giriyorsa düzenli olarak görülmenin yanı sıra rakamsal kotaların kullanılması gündeme geliyor. Rakamsal kotalar; türün Dünya popülasyonunun büyüklüğü, üreme şekli ve fiziksel boyu dikkate alınarak hesaplanıyor. A1 kriterine göre Türkiye'de ÖKA tanımına uyan türlerin listesi ve gerekli alt popülasyon sınırı Tablo 2'de yer alıyor. Sayılar üreme popülasyonunu tanımlayacak şekilde çift olarak verildiği gibi, düzenli olarak gözlenen diğer popülasyonları (kışlayan, yazlayan, göç sırasında konaklayan ve üreme sonrasında tüy değiştiren) tanımlamak üzere birey olarak da sunulmuştur.

Tablo 2. Türkiye'de A1 kriterini uygulanışını gösteren çizelge. (*) Birdlife International (2000)’deki kategoriler kullanılmıştır .

Önümüzdeki Kuşçu Bülteni'nde Murat'ın gönderdiği zarfın içinden çıkan diğer bilgileri incelemeyi sürdüreceğiz ve geri kalan "A" kriterlerini ele alacağız.

Güven Eken / Birdlife International

Kaynakça
Birdlife International (2000) Threatened Birds of the World, Birdlife International. Barcelona and Cambridge.
Heath, M.F. and Evans, M.I. (2000) Important Bird Areas in Europe Priorities for Conservation, Birdlife Conservation Series 8. Birdlife International, Cambridge.

Toygar'dan Kayıtlar (Nisan-Haziran 2001)


Hazırlayan: Metehan Özen
Bu bölüm, Toygar haberleşme listesine, Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneği'ne ve bana ulaşan yerli ve yabancı gezi raporlarından derlenerek hazırlanmıştır.

Kızıl boyunlu batağan Podiceps grisegena; 40, Sodalı Göl, 11 Temmuz, P Maria; 9, Aygır Gölü Kars, 3 Temmuz, A. Tamer.

Boz yelkovan Calonectris diomedea: 3, Çanakkale feribotu, 15 Ağustos, B.Sancar.

Küçük karabatak Phalacrocorax pygmeus; 550, Birecik, 6 Temmuz, B.Soner.

Kaşıkçı Platalea leucorodia; 5 ( 2 yuva ve 3 yavru), Kulu Gölü, 14 Temmuz, R.Ian.

Kadife ördek Melanitta fusca; 32, Aygır Gölü-Kars, 3 Temmuz, A.Tamer.

Yaz ördeği Marmaronetta .angustirostris; 2, Ahlat Sazlığı, 19 Temmuz, R.Ian; 45, Göksu Deltası, 18 Ağustos, Y.Berrin.

Akkuyruklu kartal Haliaaetus albicilla; 1, Erzincan, 21 Temmuz, D.Barbaros.

Kızıl akbaba Gyps fulvus; 1, Doğubeyazıt, 20 Temmuz, R.Ian; 1, Ahlat Sazlığı, 19 Temmuz, R.Ian;. 20, Iğdır, 4 Temmuz, A.Tamer; 1, Ani Harabeleri, 30 Ağustos, Ö.Uygar.

Bozkır kartalı Aquila nipalensis; 1, Sivas, 29 Haziran, P.Maria.

Ulu doğan Falco cherrug; 1, Tatvan, 18 Temmuz, R.Ian; 1, Kozan Gölü-Konya, 12 Ağustos, G.Gökhan; 1, Karacabey-Balıkesir,13 Ağustos, NAJU-DHKD gezisi.

Huş tavuğu Tetrao mlokosiewiczi; 1, Yukarı Kavron Yaylası-Rize, 24 Temmuz, E.Süleyman..

Kum kekliği Ammoperdix griseogularis; 12, Birecik, 6 Temmuz, B.Soner.

Küçük suçulluğu Lymnocryptes minimus; 1, Kulu Gölü, 30 Eylül, R.Ian.

Deniz düdükçünü Phalaropus lobatus; 1, Kulu Gölü, 14 Temmuz ve 1 Eylül, R.Ian.

Ada martısı Larus audouinii; 15, Gökçeada, 13 Ağustos, B.Sancar.

Çizgili ishakkuşu Otus brucei; 4, Birecik, 6 Temmuz, Ö.Nuri.

Küçük sağan Apus affinis; 30, Halfeti, 6 Temmuz, Ö.Metehan.

Alaca yalıçapkını Ceryle rudis; 6, Birecik ve Karkamış, 7 Temmuz, B.Soner; 1, Güllük Deltası Bodrum, 15 Eylül, GökKuşAğı.

Kara ağaçkakan Dryocopus martius; 2 (ses), Yedigöller, 8 Temmuz, K.Bahtiyar.

Çöl toygarı Ammomanes deserti; 1, Birecik, 23 Temmuz, A.Ali.

Büyük dağbülbülü Prunella collaris; 2; Nemrut Dağı krateri, 18 Temmuz, R.Ian; 4, Yukarı Kavron Yaylası-Rize, 24 Temmuz, E.Süleyman.

Taş bülbülü Irania gutturalis; 1 çift, Birecik, 6 Temmuz, Ö.Nuri; 1, ODTÜ arazisi, 17 Temmuz, K.Tuba.

Boğmaklı ardıç Turdus torquatus; 3, Nemrut Dağı, 18 Temmuz, RIan; 3, Yukarı Kavron Yaylası Rize, 23 Temmuz, E.Süleyman; 4, Bayburt, 2 Temmuz, A.Tamer.

Dağ mukkalidi Hippolais languida; 14, Birecik ve Halfeti, 6 Temmuz, Ö.Metehan; 2, Erzincan, 21 Temmuz, D.Barbaros.

Yeşil söğütbülbülü Phylloscopus (trochiloides) nitidus; 1, Sarıkamış, 30 Ağustos, Ö.Uygar.

Kara sinekkapan Ficedula hypoleuca; 1, Kızılcahamam MP, 26 Ağustos, D.Barbaros; 1, ODTÜ, 30 Ağustos, K.Tuba.

Sarıgagalı dağkargası Pyrrhocorax graculus; 70, Yahyalı-Kayseri, 6 Temmuz, Erkuş; 3, Aladağlar Milli Parkı, 1 Temmuz, E.Süleyman.

Büyük kaya sıvacıkuşu Sitta tephronota; 4, Halfeti, 6 Temmuz, B.Soner; 1, Van, 10 Temmuz, G.Umberto; 1, Samandağ-Antakya, 30 Temmuz, A.Ali; 1, Ani Harabeleri, 30 Ağustos, Ö.Uygar.

Küçük serçe Passer moabiticus; 20, Birecik, 6 Temmuz, Ö.Nuri.

Sarı boğazlı serçe Petronia xanthocollis; 10 Birecik ve Karkamış, 7 Temmuz, Ö.Metehan.

Şakrak Pyrrhula pyrrhula; 4, Yedigöller, 8 Temmuz, K.Bahtiyar; 6, Kavron Yaylası-Rize, 21 Temmuz, E.Süleyman

Sarı gagalı ketenkuşu Carduelis flavirostris; 3, Kavron Yaylası-Rize, 21 Temmuz, E.Süleyman; 12, Yukarı Kavron Yaylası-Rize, 23 Temmuz, E.Süleyman.

Boz kirazkuşu Emberiza cineracea; 4, Birecik ve Halfeti, 7 Temmuz, B.Soner.

Pembe göğüslü ötleğen Sylvia mystacea; 20, Birecik, 6 Temmuz, Ö.Nuri.

Doğu kirazkuşu Emberiza buchanani; 5, İshakpaşa Sarayı, 21 Temmuz, R.Ian.


PAKDOS Kuş Gözlem Topluluğu (PAKKUŞ)

PAKKUŞ 27 - 28 Ekim 2001 tarihlerinde Burdur Dikkuyruk Şenliği'nde bir araya gelen Denizli’lilerin ortak girişimiyle Pamukkale Arama Kurtarma Doğa Sporları Derneği'nin (PAKDOS) bünyesinde bir alt birim olarak kuruldu. Çiçeği burnunda topluluğa ilgi oldukça fazla. Fakat üyeleri, topluluğu uzun vadede Pamukkale Üniversitesi'nin bünyesinde kurulacak bir üniversite topluluğu haline getirerek daha geniş bir tabana yaymayı planlıyor. Topluluğun amaçları arasında özellikle Denizli'ye en yakın ÖKA olan. Acıgöldeki kuş varlığının belirlenmesi, korunması ve bölgede kuş turizminin canlandırılması yer alıyor. İlk gezisini Dikkuyruk Şenliği'nin ardından 3 - 4 Kasım 2001 tarihlerinde Işıklı Gölü ve Akdağ' a gerçekleştiren toplulukla aşağıdaki adreslerden iletişime geçebilirsiniz:

PAKDOS Adres: THY İşhanı Kat:1, Bayramyeri / Denizli
Derya Kahraman: deryaka@yahoo.com
İbrahim Yıldız: iyildiz@hotmail.com
PAKDOS hakkında ayrtntllı bilgi için http://www.pakdos.org.tr





Doğal Hayatı Koruma Derneği tarafından üç ayda bir hazırlanır.
DHKD Merkez Ofisi: Büyük Postane Caddesi NO:43-45 Kat:5-6 Bahçekapı-Istanbul
Tel: (0 212) 528 20 30 Faks: (0 212) 528 20 40 e-posta: kelaynak@dhkd.org. http://www.dhkd.org
Ankara Ofisi: Anafartalar Caddesi 17/5 Ulus, Ankara
Tel: (0 312) 310 28 45 . (0 312) 310 33 03 (2 hat) Faks: (0 312) 310 66 42 e-posta: ankara.ofis@dhkd.org
Yayıma Hazırlayan: Bahtiyar Kurt
Düzelti: Ceren Üzel
Tasarım ve Uygulama: PENCERE Grafik Tasarım Tel: (0 212) 289 21 49 e-posta : pencere.graf@superonline.com